Başarı ve Zorluk

Başarıya giden yol zorluktan geçer. Yolu kesilmeden,başı ezilmeden, sabrı ile imtihan edilmeden kimse muvaffak olamaz. Bunu peygamberlerin hayatına bakarak söylüyorum. Nitekim Efendimiz (sav) "çekilen sıkıntı ölçüsünde seviye elde edilir"buyuruyor. Bu sadece peygamberlerle sınırlı degil birçok filozof ve bilim adamları da inandıkları bir "gerçek" uğruna türlü türlü zararlar gördü. Hatta Galileo gibi bazıları inançları üzerine yaşam hakları bile elinden alındı. Peygamberlerinde inandıkları bir kaide vardı. İnsanlığı, dünyayı tek çatı altında, "Hak"çatısı altında toplayarak refaha, huzura kavuşturmak. Ve onlarda bu inanç uğruna her şeylerinden vazgeçtiler bir nevî "yaşatmak için yaşadılar".Yeri geldi Hz.Yusuf (as) gibi zindana atıldılar, Hz.İsa(as)  gibi yurtlarından edildiler, Hz. Muhammed (as) gibi üzerlerine işkembe atıldı, yüksek ümitle gittikleri yerlerde taşlandılar. Peygamberlerden başka evliyalarında yaşamı hep bu yolda olmuştur. İmamı Âzam gibi müslümanlar tarafından zindanda günde onlarca kırbaç vurularak şehit edilenler, imam gazali gibi yıllarca hapiste kafir damgası vurulanlar, yakın zamanda Üstad Saîd Nursî gibi yıllarca sürgün edilenler. Bunlar hep inandıkları yolda başarıya ulaşmak için her türlü zorluğu çeken gerçek başarı insanlarıydı. Genel çerçevede yine Teslanın belkide insanlık adına yapılan en büyük icatları uğruna hayatından olması bunlara örnektir. Ve daha çoğaltılabilir. Peki günümüzde kim Galileo gibi Tesla gibi bilim ve insanlık adına hayatını ortaya atabilir? Ya da Hz.Muhammed (as)  gibi İmamı Azam gibi İslam ve insalık adına her şeyinden varından yokundan hayatından vazgeçebilir? Aslında sorarsanız çoğu insan ben der!  Ama sadece der!.. Şimdi konuyu günümüz lüks hayat yaşayan, yediği önünde yemediği arkasında, yastığı başının altından yorganı üstünden eksik olmayan ama her kelimesinde vaaz veren Allah, peygamber diyen müslümanlar(!) üzerinden ele alalım. Yukarıda belirttiğim örneklere dayanarak diyebiliriz ki; "inancı uğruna, zorluk çekmeyen, başı ezilmeyen o inandığı şeyde asla samimi olamaz". Konuya Bakara sure-i celilesinden bir ayet ile genişlik kazandıralım. Allah (cc)  diyor ki:" (Bu tarihî sürecin ortaya koyduğu gerçek dururken,) sizden önce geçenlerin başlarına gelenler sizin de başınıza gelmeden Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle sıkıntı ve mihnetler, öyle çetin zaruretler dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, başlarında bulunan rasûl ve beraberindeki iman edenler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek hale geldiler. Bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır."(2-214) Bu âyet-i kerimede çoğumuzun temenni ettiği cennet ve bunun nasıl hakkedileceği anlatılıyor. İman edip inanların inançları yolunda çektiği zorluklar ve bunun sonucunda cenneti hakettikleri söyleniyor. Peki günümüz müslümanları (genelleme yapmadan) ne yapıyor?  sizce inandıkarı uğruna zorluk çekip cenneti hakediyorlar mı?  Bence etmiyorlar!..  Bakıyorsunuz adam(!) sabah binlerce liralık arabasına binmiş vaaz vermeye gidiyor. Gideceği yere varıp bir kaç kelime ediyor ve tekrar arabasına binip evine geliyor. Çayını yudumlayıp sosyal medyada bir kaç paylaşım yapıyor. Ne başı ağrıyor, Ne de yoruluyor. Ama sorsan başına bir Ömer gibi bir Ali gibi cihadperest kesilir. Bir deyim vardır; "Yemede Yanında Yat" buda böyle işte. Çektiği hiçbir zorluk yok, başı rahat ama Müslümanım diye geçiniyor... "Çilesini çekmediğin davanın mükafatına talip olamazsın" diyor yazarın biri. Çile çekmeden cennete talip oluyoruz utanmadan... İcabında yazacağımız bir kelime sonucunda kalemimizi kıracaklar, konuşacağımız bir kelime neticesinde sesimizi kesecekler, uzatacağımız bir yardım elinde elimizi koparacaklar, hapse atacaklar, süründürecekler, kafamıza balyozlar indirecekler ama biz hiç yılmadan yıkılmadan yine bildiğimizi okuyacağız, kalbimizdekini yazacağız işte o zaman derim ki gerçekten cenneti hakettik Allah'ın izni ve inayetiyle.(bu bir antrparantezdi, lafı gelmişken söyleyeyim dedim)...Konumuzu toparlayacak olursak " İnsanlar, sadece “inandık” demekle kendi hallerine bırakılacak ve (çok çeşitli yollarla) imtihana tâbi tutulmayacaklarını mı sandılar?" (29-2) ayeti celilesinde belirtildiği gibi imtihana tutulmadan, sabrımız sınanmadan asla ulaşmamız gereken yere, İslam adına konuşacak olursak Allah Rızasına, cennete asla hak kazanamayacağız. Dünyada insanlığın yaşamı ve islamın dirliği için kendimizden, kendi yaşamımızdan vazgeçelim ki Rızaya talip olabilelim. Din, dil, ırk, mezhep farketmeden her türlü zorluğa katlanarak yaşatalım "Yaşatmak için Yaşayalım" Bu uğurda ailelerimizden, yurdumuzdan, evimizden, barkımızdan uzaklaşalım, tecrit edilelim. Dünyanın öbür ucunda bir yudum suya muhtaç olan bir İNSANA pınar olalım. Her ne kadar insanlığı ve dünyayı kurtarmayı başaramasakta her türlü zorluğu çekmemize rağmen başarmanın eşiğine getirelim. Elimizden gelen her şeyi yapalım. Ama ne yazık ki günümüz müslümanları arasında bu aksiyonu, bu macerayı yaşayan çok az sayıda insan var. Çoğu müslüman her şeyden habersiz kendi yaşamının heva ve hevesine tâbi kalıp, zorluk çekenlerin değilde zorluk çektirenlerin peşine takılmış gidiyor. Allah Basiretimizi açsın ve zalime değilde Hakka Hukuka tâbi olanlardan eylesin Vesselam.