Karartı - 6.Bölüm "Küçük Kız"

Karartı mı? O da kimdi? Dalga mı geçiyordu benimle? Şerif kendinde mi diye biraz inceledim. Gayet kendinde görünüyordu. Sarı kısa saçlarını düzeltmekle meşguldü. Çok geçmeden sessizliği bozdum.

“Karartı mı?”

Şerif hafif gülümsedi. Arkasına yaslandı ve masasında bulunan çekmeceden bir şey aldı. Elinde küçük bir kutu tuttuğunu gördüm. İçini açtı ve bana uzattı. Dikkatli bakınca çiklet olduğunu fark ettim.

“Hayır, teşekkür ederim.”

Reddedilen teklifini geri çekip içinden eline biraz döktü. Ağzına atar atmaz iştahla çiğnemeye başladı. Derin bir nefes aldı ve devam etti:

“Karartıyı kimse görmedi. Sessizlikte ortaya çıkıyor. Bu da gece ortaya çıktığı anlamına geliyor. Halkın inanışına göre tanrının yeryüzündeki cezalandırıcısıymış. Bu tamamıyla saçmalık. Buna inanan aptalları korumak çok sinir bozucu.”

Şerif Parker’ı dinlerken bir yandan da söylediklerini anlamaya çalışıyordum. Kafamda canlanan profil hiç de iyi durmuyordu. Bu insanlar başlı başına safsatalarla ve saçma sapan inanışlarla doluydu. Ben de bu saçma inanışların mağduruydum. Bu gerçekten de canımı sıkmıştı. Şerifin ayağa kalktığını gördüm. Elini cebine sokmuş, pencereye doğru kısa ve yavaş adımlarla ilerliyordu. Bir yandan da konuşuyordu:

“O azılı bir katil bayım. Onu yakalayamazsam bu tür cinayetler daha da artacak. Bunun önüne geçmeliyim.”

Ellerini arkasında birleştirmiş pencerenin köşesinde öylece duruyordu. Gözlerini dışarıda bir yere sabitlemişti. Birden arkasını dönüp bana baktı.

“Siz bayım.”

Sağ eliyle beni işaret ediyordu.

“Ortalarda fazla gezinmeyin. Başınıza bir şey gelmesini istemeyiz.”

Bu uyarıdan çok bir emirdi. Öğrendiklerim şimdilik yeterli gelmişti bana. Kafamı meşgul eden birçok soru cevabını bulmuştu. Öğrendiklerimin içime yansıttığı bilginlikle ayağa kalktım. Her yerim hareketsizlikten tutulmuştu. Kısa bir gerilmenin ardından şerife döndüm:

“Teşekkür ederim Şerif. Dediğinizi yapmaya çalışırım.”

Şerif başını salladı ve koltuğuna oturdu. Kapıya yöneldiğimde şerif yardımcısı Addy ofise girdi. Ben hiç beklemeden dışarıya çıktım.

Şerifin söyledikleri kafamda yankılanırken kapının önünde öylece durduğumu fark ettim. Düşünceler sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu.

“Karartı kim?”

Karartı denen adam ve ya kadın her kimse, bir gün benim de evime uğrama olasılığı vardı. İçimden "umarım bunu şerif halleder" diye geçirdim.

Beyin dalgınlığım diner dinmez yanımda üç ya da dört yaşlarında, sarı saçlı küçük bir kızın durduğunu gördüm. Mavi gözlerini bana dikmişti. Eğildim ve pamuk kadar beyaz olan yanağını sıktım. Korkutmamak için ses tonumu yumuşattım.

“Merhaba, adın ne senin küçük hanım?”

Küçük kızın yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi. Etrafına bakıyordu. Birini arıyor gibiydi. Tahminimden daha ince bir sesle:

“Sophia.” dedi.

Küçük kızın tatlı gülümsemesine dayanamayıp ben de gülümsedim. Birden kızın çekiştirildiğini gördüm. Arkasında sarıya dönük saçlarının üstüne bol bere geçirmiş genç bir bayan duruyordu. Küçük kızın elinden tutup kendisine doğru çevirdi. İnce ve narin bir ses tonuyla:

“Nerdesin sen? Ne zamandan beri seni arıyorum.” dedi.

Küçük kız mahcup bir şekilde başını eğerek genç kızın peşinden uzaklaştı. Önden giden büyük kız sürekli arkasını dönerek bana bakıyordu. Bir süre sonra gözden kayboldular.

Çevreme bakındığımda gözüm yemek yediğim lokantaya takıldı. Karnımın acıktığını hissettim.

Kısa bir yemek molasının ardından evime doğru yola koyuldum. Geceye yaklaştıkça insan da azalıyordu. Evime geldiğimde sundurmada durdum ve yan eve döndüm. Kapının önünde küçük bir kız ve ondan daha büyük bir kadın vardı. Bana döndüklerinde bugün gördüğüm ufak kızın beyaz yüzünü gördüm. Bana bakıp gülümsedi. Ben de gülümseyip elimi kaldırdım. Yanındaki kadın kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Önündeki ufak kızı çekiştirerek içeriye soktu. Neden bu kadar sinirliydi anlayamadım. Düşünceli bir şekilde eve girdim.

Ev sabah bıraktığım gibiydi. Açık camı örttükten sonra şömineyi yakmaya giriştim. İçerisi buz gibiydi. Soğuk havanın kırılması için alevlenen ateşin sıcaklığı eve yayılmalıydı. Şömineyi yaktıktan sonra karşısına oturup kütüphaneden rastgele aldığım bir kitabı okumaya başladım.

Kırk elli sayfa okuduktan sonra sıcaklığın da verdiği etkiyle uyku bastırdı. Gözlerim evin eşsiz hatlarından silinirken içimden bir parçanın derinliğe gömüldüğünü hissettim. Bu görmenin verdiği huzur olmalıydı. Ve karanlığa gömülen gözlerimin ardından kendimden geçerek uykuya daldım.