“Buyurun bayım, şuraya oturabilirsiniz.”
Şerifin gösterdiği deri koltuğa oturdum. Küçük ofis duman bulutuyla kaplıydı. Muhtemelen şerif aşırı tütün kullanıyordu. Masası ve çekmecelerle dolu büyük dolabı kâğıtlarla doluydu. Üç tane deri koltuk odayı iyice daraltmıştı. Kapı eşiğinde duran şerif yardımcısı yerleşmemizi bekledikten sonra eliyle beni gösterdi.
“Bir şeyler içer miydiniz bayım?”
Bir şeyler içmek için gelmemiştim buraya. Sorularıma cevap bulmak için gelmiştim. Yüzümü masanın arkasında duran Şerif Parker’a döndüm.
“Yok, bir şey almayayım.”
Yardımcının gidişini gözümün ucuna çarpan yansıması sayesinde gördüm. Şerif yeşil sıfır kollu yeleğinin göğüs üstünde bulunan cebinden bir paket çıkardı. İçinden kâğıda sarılmış tütünü çıkardı ve bana uzattı.
“Alır mıydınız?”
Elimi paketin hizasına kaldırdım ve avuç içini çevirerek:
“Yok, kullanmıyorum.” Dedim.
Şerif paketi eski yerine koydu ve gümüş gibi duran zipposuyla yaktı. Pis havayı içine çektikten sonra büyük bir haşmetle geri saldı. Çıkan duman bana gelirken hafifçe geriye doğru çekildim. Sarma tütünü masanın üstünde duran küllüğe koyarak öne doğru eğildi.
“Size kasabayı ve halkını biraz anlatayım. Kasabanın adı yok. Buraya sadece kasaba deriz. Buranın tek yetkilileri biziz yani ben ve yardımcım. Burası ufak bir kasaba bayım. En yakın şehir kilometrelerce uzaklıkta. Şehre kimse gitmez. Şehirden de kimse gelmez. Yalnızca siz hariç. Siz bu kasabanın gördüğü ilk yabancısınız.”
Şerifin söylediklerine oldukça şaşırmıştım. Ben buranın ilk yabancısı mıydım? Bu da neydi böyle? Sözlerine devam etti:
“Halk yabancıların uğursuzluk getirdiğine inanır. Sizin gelmenizle de lanetlendiklerini söylemeye başladılar.”
Lanetlenmek mi? Bu saçmalıkta neyin nesiydi? Şerif bunlara pek inanmıyor gibiydi.
“Peki siz şerif, bu saçmalıklara inanıyor musunuz?”
Şerif sarmasından biraz daha çektikten sonra geriye doğru yaslandı.
“İnanmıyorum tabi ki de.”
Bunu duymam iyi olmuştu. İçim bir nebzede olsa rahatlamıştı. Peki cinayeti işleyen kimdi?
“Şerif, cinayeti kim işledi? Bulabildiniz mi?”
Şerif sarmayı küllüğe bastırarak söndürdü. Sonra başını iki elinin arasına alarak ovdu.
“Kim olduğunu başından beri biliyorduk zaten bayım.”
Bu nasıl olabilirdi? Duyduğuma inanamadım. İçimde alevlenen merak, korkumu bastırmaya çalışıyordu. Derin bir nefes alarak ileriye doğru eğildim.
“Kim peki katil?”
Şerif gözlerini kısarak bana baktı. Ellerini masanın üstünde birleştirdi. Sesinde soğuk bir hava vardı ve sakince fısıldadı.
“Karartı.”
Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre