Adı gece olan zamanlar

Herkesin zamanla bir derdi vardır. Bitmeyen hesaplar, tükenen sabırlar, yaşanamayan aşklar, kavuşamadığınız aşklarınız hepsi bu mevhumun içindedir. Peki ruh ne kadar içinde zamanın? Seni en son ne mutlu etti? Akrep yelkovanın etrafında kaç tur attı mesela en son attığın kahkahanın ardından? Dondurma... Şimdi ne alaka? Ama hayat aynı dondurma. Eriyip gidince tadı tuzu kalmıyor işte. Bunu anlamak için tecrübe etmeye lüzum yok ki.

Hayatın bir film gibi gözlerinin önünden geçse şimdi. Yani bunun için de olağanüstü bir durum yaşamaya gerek de yok aslında. Bu her başımız sıkıştığında Tanrıya dua etmekten farksız olurdu. Yani kandırma kendini. Şimdi arkana yaslan ve kendi filmini başlat. Nelere, kimlere, ne sebeple geç kaldığını hatırla. Kimin ahını aldın, aldıysan neden aldın? Kimin gözü kaldı mutluluğunda ya da kimin mutluluğunu deli gibi kıskanarak "Sadece imreniyorum!" yalanını söyledin. Dillere pelesenk olmuş kaç yalana göz yumdun? Kim için kaç kez "N'aparsa yapsın bana dokunmasın." dedin de en ağır darbeyi sen yedin? Tamam film bitti. Tek suçlu da sensin bütün bunlar karşısında. Neden mi? Çünkü çok zaman kaybettin? Bütün bunları yaşarken hiç sebep sorgulamadın. Çünkü ruh, kısa mutluluklara çoktan tav olmuştu. Şimdi filmi başa sarma. Her an, her saniye yepyeni bir sayfa açmak, yepyeni bir başlangıç yapmak için istediğin ve ihtiyaç duyduğun umut var.

Zamanının ve hayatının adını asla gece koyma, karalara bulama, karanlıkta kaybolma. Hatalarını sev, gereksizleri sil, huzur verenleri çoğalt ve asla vakit kaybetme. Ümit, sana öyle gelmese de her zaman var. Mucize bekleme, mucize sensin. Şimdi yeniden bir-iki-üç...