Bunu konuşalım

Konuşmak istediklerimin yazmak istediklerimden daha fazla olduğu zamanlarda hayatımda birşeylerin yolunda gitmediğimden eminimdir. Bu his fazlasıyla ağır basmakta son zamanlarda. Nefretimi, isyanımı, mutluluğumu, öfkemi, kızgınlığımı, çıldırmışlığımı, boğulmuşluğumu neticede tüm insani duygularımı konuşmak hatta haykırmak istiyorum aşırılıkla. 

Fakat ne mümkün! Bende mi hata? Tabi ki ben de hatalıyım. Lakin etrafıma bakıyorum, insanları kendimce tahlil etmeye çalışıyorum. Yukarıda saydığım tüm duygularla ilgili ağzımı tek kelime açacak olsam yılın haberini beklermişçesine "Nolmuş, nolmuş" diye bakan gözler, basit ve anlamsız bir merak ve zil sesi kulaklarında: Time is gıybet! Yok kardeşim gıybet mıybet. Gel oturacağız, çay demeleyeceğiz, iki lafın belini kıracağız. Olay bu yani, net. Mümkün değilmiş bu zamanda, anladım ama geç. Dost, arkadaş hak getire cancağızım. Hatanın bende olduğu kısmı ise şu: Hiç girmeyeceğim, " Herkesi kendim gibi sanıyorum" edebiyatına. Ben aptal mıyım da kendimi başkalarıyla karıştırayım! Hata, aptal (sözüm meclisten out) derecesinde saf olmak. Bir dertli kerem ben değilim elbet tekeri raydan çıkmış şu dünyada ama bazen isyan noktaları da sapıtıyor insanın be kardeşim. Bir de kendini müthiş zeki sanan bak lafı nasıl soktumculardan illallah geldi. Yavaş olun biraz. Nereye atıp tutuyorsunuz öyle? Bunlarla mı doyuruyosunuz egonuzu? Bunlar mı sizi eşsiz hissetiriyor? O kadar çok var ki sizden seç-beğen-al yani! Yok biz almayalım hatta mümkünse sizinle aynı güneşte bile çamaşır kurutmayalım. 

Sizler gibilerinin aslında keyifleri tıkır bu hayatta. Meziyetleriniz saymakla bitmez ki. Kimin arabasına binseniz onun ritmini tutarsınız, kim eli cebinde geziyorsa siz onun yanındasınızdır. Gemi yürüsün de nasıl yürürse yürüsündür. Sonra sizler çocuk sahibi olursunuz. O çocuklar büyür, bayrak taşıyıcılarınız olur. Menfaat üzerine kurulu hayatlarında her türlü ama her türlü haz ve keyifleri için insan da katlederler, adam da keserler, tecavüz de ederler, ederler de ederler. Bakın olay nasıl basitti aslında. Oturup, konuşup dertleşebilceğimiz insanların olduğu bir dünya hayal ederken olay nerelere sirayet etti. İşte film burada takılıyor zaten. "Aman canım ne olacak" zihniyeti büyüyü filizlendiğinde malesef dehşet dolu manzaralarla karşılaşıyoruz. Balığı baştan kokutmayın, temizleyin lütfen. Sonra balık tutmayı öğrenelim hep baraber.