Mor menekşe

Sözlerin çaresizlikten can çekiştiği bir uçurumun kenarındaydı ruhu. Bir yanı ölüm bir yanı yaşam, incecik bir ipin üzerindeydi sanki narin bedeni. Çok yorulmuş, çok kahrolmuş, çok hırpalanmış, bitmiş, tükenmişti. Sebep? "Ne sen sor sor ne ben söyleyeyim" dedi her zor anında yanında olan can arkadaşına, can dostuna. Söyledi. Tutamadı kendini gözyaşları eşlik ederken kelimelerine...

3 yıl önce...

Aşktan burnunun ucunu görmez bir halde nikah masasında buldu kendini. Deli gibi seven, birbirine divane olan, hayatlarının baharında olan gencecik bir çiftti. Fakat her mutluluk gibi onlarınki de çok uzun sürmedi. Cicim ayları hiç bitmedi ama evliliğinin son iki yılını yalan üzerine sürdürdüğünün geç, ama çok acı bir şekilde öğrendi. Arkadaş gruplarıyla hemen hemen her hafta sonu bir araya gelirlerdi. Bekarı da vardı evlisi de. Her bir araya gelişte lise arkadaşı Neval, O'na ne kadar şanslı bir kadın olduğunu, eşinin Onu ne kadar çok sevdiğini, kendilerine imrenerek baktığını söyler, bunun üzerine uzun uzun sohbet ederlerdi. Nereden bilebilirdi ihanetin ağlarını hızla ördüğünü? Nasıl geçerdi aklından böyle bir şey? Aylar geçti.

O akşam eşine sürpriz yapmak için erkenden eve geldi. Gelmeden önce eşinin aradı. "Toplantıya giriyorum hayatım ama işim uzun değil akşam vaktinde evde olurum" yanıtını aldıktan sonra rahatladı. İstediği sürprizi hazırlayacaktı. Özel bir gün değildi, içinden gelmişti. Sürpriz! Markete girdi. Gerekli gereksiz ne varsa alınca kasada uzun süre hesabı ödemek için bekledi. Telaşla saatine bakıp durdu. İhanetin fotoğrafını görmek için acele ettiğini nereden bilebilirdi? Kapıya geldiğinde ayakkabıları farketti fakat "Sabah içeriye almayı unutmuşum herhalde" diye geçirdi aklından. Poşetleri elinden bırakırken içeriden gelen sesler beyninde onlarca kez yankılandı. "Seni çok seviyorum aşkım ama bu yalanı daha ne kadar sürdüreceğiz?", "Zamanı gelince boşanacağım bitanem merak etme..." Çığlıkları duvarda yankılanırken adam koşarak yanına geldi. "Dur sakin ol. Sana her şeyi anlatacaktım, dinle..." Dinleyemedi. Sevdiğinin son nefesine şahit oldu. Sürpriz!

3 yıl sonra...

Peş peşe akan gözyaşlarıyla, yarım yarım aldığı nefesle olanı biteni anlattı arkadaşına. Telefonu kapatırken polis arabasının sesini duydu. Ve sonra... İhanetin bedeli ağır oldu. İlk görüş gününde yanına gelen arkadaşı "bir isteğin var mı?" diye sorunca şöyle dedi: "Mevsimi değildir ama mor menekşe getir bana." İhanetin çiçeğiydi mor menekşe. Nereden bilebilirdi o gün marketin sera bölümünde gördüğü çiçeğin ihanet çiçeği olacağını?