Türkiye'deki Köşe Yazarları Ne Kadar Kalifiye?

Başlık her ne kadar iddialı olsa da Türkiye'deki köşe yazarlarının ne denli kalifiye olduğuna dair düşüncelerimi yazmadan edemeyeceğim. Tabii ki burada tüm köşe yazarları ve konuları ele almayacağım. Yalnızca ülke gündemine dair yazanları kastediyorum... 'Yeni dünya düzeni', 'Büyük Ortadoğu Projesi', 'dini siyasete alet etme', 'yeni neslin din ve cinsellik kesişimini ele alış şekline dair eleştiriler' gibi bazı konularda yazan yazarları ele alacağım...

İsim vererek başlayayım... İnternette köşe yazarlarını okumayı cidden seven biri olarak her zamanki gibi kişilere takılmadan yazarları okumaya başladım bu sabah. Genellikle konu başlıklarına göre okurum yazıları ve bir yazı dikkatimi çekti. Başlığı "Takva Yatak Odalarından Başlar" olan yazıyı es geçemedim. Yazıyı sonuna dek okuyana kadar yazara bakmadım dahi... Sonrasında yazarı merak ettim. Baktım; Fatih Bayhan diye biri... Tanımıyorum bile... Yazı; yatak odası, takva, yeni nesil, abiler, ablalar gibi anahtar kelimeler etrafında şekillenmiş. Sürekli eleştirilen, uç noktalarda gezinen bir başka köşe yazarı olan Esra Elönü ve yazarın Feride karakteri de ele alınmış. Hatta yazarın bu konuya değinme sebebi de Esra Elönü'nün "Yatak Odasında Takva Olmazmış!" başlıklı köşe yazısı desek yanlış olmaz.

"Yazarların adlarına bakmam" dedim genellikle... Daha ziyade yazarlara ve yazılarına yapılmış yorumlara; 'halkın sesine' kulak vermeyi yeğlerim. Çünkü yazıyı kimin yazdığının pek önemi yoktur benim için. Önemli olan ne yazıldığı ve insanların yazılanlardan ne anladığıdır... Çünkü "ne anlattığınız değil, ne kadar anlaşıldığınızdır önemli olan" düşüncesini ciddi anlamda benimsemiş biriyim...

Bu yüzden yorumları okurken çok güzel bir tanesine denk geldim. Yorum ana hatları itibarı ile "ele alınan konular kimi zaman da eleştirilen olguya hizmet eder" şeklinde özetlenebilir sanırım... Hem Esra Elönü, hem de bu yazımın konusunun nedeni köşe yazarı olan Fatih Bayhan, her ne kadar bazı konuları eleştirip ince ayrıntıları fark ettiklerini düşünseler de yaptıkları propaganda, eleştirdikleri sistemin işine yarayacak türden.

Bahsettiğim yorumu yazan kişi ise Sercan rumuzlu biri... Yorumu:

Geçen 2050 yılı yazınızdaki haritayı görünce Banu Avar'ın verdiği tepkinin bir benzerini ben verecektim ama o gün yazmamıştım. Siz Banu avara kızıyorsunuz ama o haklı. Amerikanın hayalini kurduğu bir harita bu evet doğru ama bu haritayı böyle bir sitede göstererek insanların benimsemesini sağlıyorsunuz. Siz biliyormusunuz bu haritanın gerçekte neden böyle çizildiğini. Bence bu yazıyı yazmadan önce bir araştırma yapsaydınız daha hayırlı olurdu. Ortalıkta bir yeni dünya düzeni lafı gezip duruyor. Neden? Hükümet bile bunun propagandasını yapıyor.(Hedef 2023 Yeni dünya düzeni) Neden? rothschild ve rockfeller aileleri kendilerini şimdi iyice afişe ediyorlar Neden? Bence bu haritayla alakalı yazı yazmaktansa bu konulara değinseniz daha iyi olurdu. Tabiki Türkiye'de bu konulara değinen gazeteci sayısı parmakla sayacak kadar az olduğu için siz de haklısınız. Kendinizi ateşe atmayın. Yoksa belli olmaz bir trafik kazası ondan sonra kendinizi hürriyet'te buluverirsiniz.

kose yazariAnlatılmak istenene de değineyim kısaca... Fatih Bayhan adlı köşe yazarı; Sercan rumuzlu kullanıcının da değindiği üzere AKP hükumetinin de düştüğü bir yanlışa düşmüş, gayr-i ihtiyari bir biçimde eleştirdiği sistemin propagandasını yapmış.

Benzer şekilde Esra Elönü'nün yazılarının bir çoğunda ve Fatih Bayhan adlı köşe yazarının bazı yazılarında görmek mümkün... Köşe yazarlarımız, farkındalık suyuna batırılmış sansa da kendilerini, aslında yazılarının ne anlama geldiğini fark edemeyecek kadar gözlerinin önünü göremez hale gelmiş.

Sercan'ın da değindiği gibi Türkiye'de bazı hususları ele alacak kalifiye köşe yazarı yok. Köşe yazarlığının 'atışmak', 'laf sanatı icra etmek', 'şiirimsi eserlere imza atmak', 'ona buna laf sokmak' gibi karşılıklarının olduğu bir dönemde yaşayınca, ister istemez köşelerde yazması gereken 'sağlam' ve 'özgün' kalemler yerine böyle insanların türediğini seyretmek zorunda kalıyoruz. 'Seyretmek' diyorum çünkü elimizden ancak bu kadarı geliyor...