Önüm, Arkam, Sağım, Solum Kaset!

Türkiye gerek siyasi, gerek ekonomik, gerek kültürel anlamda, evrensel değişkenlerinin yanı sıra kendine has değişkenlere de sahip ülkelerden biri. Oryantalizmin, bu denklemi çözemiyor oluşunun en önemli sebebi de zaten bu değişkenlerin çok ve karmaşık olmasından ileri gelmektedir. Batıda ak olan, burada birden kara olabiliyor mesela... Ya da orada domino etkisi yaratan bir olay, bizde vuk'u bulduğunda etkisi çok sınırlı olabilmekte...

Yine bir seçim sürecindeyiz. Yeni bir seçim süreci... 'Yeni' deme sebebim, henüz yapılacak oluşu değil tabii ki. Resme biraz daha geriden baktığımız zaman eski seçimlere nisbeten daha farklı bir tablo görmekteyiz... Daha birkaç yıl öncesine kadar siyasi arenada şahit olmadığımız pek çok olayın ülke gündemine bomba gibi düşüşünü görüyoruz.

Siyaset & Kaset

Bu belirgin farklılıkların ve seçim sürecini 'yeni' olarak nitelendirmemin en önemli nedeni tabii ki kasetler. Önceleri bu tarz olaylar yaşanmıyordu. Sebebi de belli... Ülkede iktidar olmak için hâkim gücün onayını almak gerekiyordu. Birilerinin 'olur'unu almadan ülkeyi yönetmenin mümkün olmadığı, ayağında postal olanın her söylediğine:"Tamam" demeyecek kişilerin o koltuklara oturmayı düşünmeye dahi cesaret edemediği, bir gecede faizin %7500'leri gördüğü, popülarist ekonomi ve seçim politikalarının önce halka umut, sonra da zehir olduğu bir dönemden bugünlere geldik.

Bugünün Farkı

Peki ama neydi bugünü farkı? Neden önceleri bu tarz müdahalelerden ziyade, perde arkası hamlelerle seçmen psikolojisine yön veriliyordu. Kimilerinin "yandaş" olarak adlandırdığı medyadan tutun da, iktidara gelenlerin başına buyruk hareket etmesine kadar pek çok etken söz konusu tabii ki. Daha birkaç dönem öncesine kadar temsîlî yöneticilerle yönetilen ülkede artık 'eski'lerin sözü geçmez olmuştu.

Bu durumun farkına varanlar da hâliyle strateji değiştirmek zorunda kaldı. Bugünün konjonktürü itibarıyla güç kullanmaktan ziyâde, manipülasyon yoluyla fikir değiştirmeye çalışmak icap ediyor.

Günümüz Siyasi Tablosu

Şimdi mevcut siyasi tabloyu ele alalım... Son genel seçimlerde 46,58 oy oranı ile iktidar olmuş bir parti. O dönemde CHP başında aşırı katı bir siyasi anlayışa sahip Deniz Baykal ve her zaman olduğu gibi ülke siyasetindeki en sert liderlerden biri; Devlet Bahçeli.

"Türkiye'nin partisi" sloganı ile yola çıkan, merkez sağdan ziyade, 'merkez parti' olma amacıyla ülke siyasetine 'merhaba' diyen Ak Parti, Sivas'ın ötesine dahi geçmeye cür'et edemeyen CHP ve aşırı etnik siyaset yaparak seçmen kitlesini kısıtlayan bir MHP...

Bu tabloya bakıldığında Ak Parti'nin girdiği her seçimden iktidar olarak çıkacağını söylemek yanlış olmasa gerek... Burada önemli olan, aldığı oyların ve sahip olacağı koltuk sayısının ne olacağıdır. İşte tam da bu noktada, manipülasyonlar devreye giriyor.

Kirli Siyaset Devam Ediyor

Mayıs 2010'da Deniz Baykal üzerinden yürütülen kirli siyaset bugün de MHP üzerinden yürütülüyor. Tekrar soruyorum:"Peki ama neden?"

O dönemdeki CHP'nin ülkedeki dengeler gözetildiğinde bugünkü CHP kadar oy alamayacağı açıktı. Eskiyen bir lider yüzü, basmakalıp vaadler ve Sivas'ın ötesine geçemeyen bir parti... Peki soruyorum size:"Bu parti ülkenin sesi olmak istese, sesi detone olmaz mıydı?"

Ak Parti için:"Halkın sesi değil" diyenler, o dönemki CHP ya da bir başka parti için bunu söyleyebilirler miydi?

Bir de bugünün CHP'sini ele alalım... Yeni bir yüz; Kemal Kılıçdaroğlu... Kimilerine Cem Uzan ya da  Demirel'i hatırlatsa da, çoğu insanın hayal edemeyeceği, dillendirmeye dahi cür'et edemeyeceği seçim vaatleri... Hakkari'ye, seçim propagandası için gitmiş bir parti lideri... Eski lidere oranla daha sempatik, daha 'halktan biri' gibi görünen bir lider...

Şimdi soruyorum size:"Hangi CHP'ye oy vermek isterdiniz?

Kasetle giden bir lider... ve kasetle gelen bir lider...

Benzer şekilde MHP'yi ele alalım... Vizyonunu incelediğimizde, eskiden Türk-İslam birliğinin sesi olmayı amaçlayan, şimdi ikisinden de yoksun bir çizgide, Ulusalcılığın sesi olma gayesi güden bir parti... Parti tabanını dahi kendine küstürmüş, ülkücülerin oylarının Ak Parti ve BBP'ye kaymasına sebep olmuş bir parti. Hakkında pek çok söylenti bulunan bir lider tarafından yönetilen bir parti...

İktidar olsa, bölge siyaseti anlamında başarısızlıktan başka bir sonuç elde edemeyecek parti (Ermenistan, Irak ve sair ülke ilişkileri)...

Şimdi Ne Olacak?

Muhtemelen tıpkı CHP'nin eski lideri gibi, MHP'nin lideri de adının önüne 'eski' sıfatını alacak önümüzdeki dönemde. Ve partinin başına bölge siyaseti anlamında daha ılıman bir rota çizecek milliyetçi-ülkücü camia tarafından da benimsenecek bir lider getirilecek.

Bu sayede başına buyruk hareket eden iktidar, bu dönemde 367 milletvekili adayına mecliste yer bulamazsa önümüzdeki dönemler için artık endişeye mahal kalmayacak.

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise bana göre şudur:"Bu ülkede koltuğa kaset ile oturanlar, koltuğa oturtanların sözünden çıkarsa, kasetle gider"... En sıradan yönetici dahi yanına aldığı çalışanı gerektiğinde işten çıkarmasını bilir. İsteklerini yapmadığında, işten çıkarması için yapılması gereken neyse yapar. Sıradan bir yöneticinin dahi gerçekleştirdiği bir uygulamanın toplum ve siyaset mühendislerinin aklına gelmemesi ne tuhaf olurdu değil mi?

...ve bu yol maalesef ülke siyasetinde son yıllarda kasetler aracılığı ile yapılmakta...