Karanlık

Bugün nerede olmak istersin? Gözlerini nerede kapatıp uykuya dalmak istersin?

Bir deniz kıyısında, her yer karanlık, gökyüzüne bakıyorsun bulutlardan hiçbir şey gözükmüyor, ne yıldızlar ne de ay. Etrafta yerleşim yeri yok ve bu yüzden hiçbir ışık yok. Yürüyorum, hafif bir esinti var ve ufak dalgaların sesleri dışında hiçbir ses yok. Gözlerimi kapamama gerek kalmıyor düşünmek için her yer zifiri karanlık. Adım atmaya korkuyorum bir süre sonra. Nereye varacağımı bilmeden. Karanlıktan korkmuyorum aslında karanlığa öyle bir alışmışım ki,  aydınlığa çıkınca karşımda olacak şeylerden korkuyorum. Etrafımda yavaş yavaş birkaç tur atıyorum ve bağırıyorum amaçsızca. Küfürler savuruyorum etrafa hiçbir yere varmayacağını bile bile. İnsan sebepsizce küfredince neden rahatlar diye düşünüyorum ve daha yüksek sesle bağırmaya başlıyorum. Herkesin tanrı dediği bir varlık var bir yerlerde ama kimse görmemiş ve duymamış onu. Bu geliyor aklıma. Herkes aydınlıkta aramış karanlığa kimse bakmamış diye düşünüyorum ve o an anlıyorum kime bağırdığımı. Varsa eğer ya bir şekilde ortaya çıkar diye.

Kaç dakika döndüm, ne kadar süre bağırdım farkında olmadan duruyorum bir an ve ağlamaya başlıyorum. Kendimi yere bırakıyorum. Önce kumları dövmeye başlıyorum sonra yoruluyorum sırt üstü yatıyorum. Ağlamam kesiliyor ancak bağırmaya devam ediyorum. Nereden geliyor bu nefret bilmiyorum. Sesim çatallanmaya başlıyor, öksürüyorum. Susuyorum sonra. Ellerim kumların üzerinde dolaşıyor. İnce ve yumuşak bir kum olduğunu yeni anlıyorum. Doğruluyorum, otururken bir elimle kumu havaya kaldırıp yavaş yavaş bırakıyorum. Ellerimden kayarken o his, o kumun yere düştüğünde çıkardığı ses ve arkadan ufak dalgaların ahenkli sesi içimde bir şeyleri canlandırıyor. O an fark ediyorum denizin arkamda olduğunu. Sonra aklıma geliyor ben neye küfrediyordum. Amaçsızca başlamıştı her şey ama iyi gelmişti. Ayağa kalkıyorum, yüzümü denize doğru dönüp birkaç adım atıyorum ve dalgalara yaklaştığımı hissediyorum. Ayakkabılarımı çıkarıp dalgaların geldiği yere kadar yürüyorum.Orada duruyorum.

Dalgalar gelip gittikçe ayağımın altındaki kumlar hareket ettikçe ruhuma bir gülümseme geliyor. Kollarımı açıyorum ve kahkaha atmaya başlıyorum. Hayatımda hiç gerçekten kahkaha atmamış gibi hissediyorum. Düşündüğümde de atmamış olduğumu fark ediyorum. Kahkaha atarak biraz yürüyorum ve az ileriye oturuyorum. Kumlar ayağıma yapışmış. Önce temizlemek için hareket yapıyorum sonra ayaklarımı kuma gömüyorum dizlerime kadar. Sırt üstü uzanıp boşluğa bakıyorum. Ne için yaşadığımızı, kızgınlarımızı, kırgınlıklarımız, sevinçlerimizi, aşklarımızı ne uğruna yaşadığımızı merak ediyorum. Ölmek yeni bir başlangıç mı yoksa her şeyin sonumu? Sormak istiyorum ama cevap gelmeyeceğini bildiğim için kalıyor içimde.Bütün hayatımın böyle geçtiğini fark ediyorum. Hiçbir şeyden sonuç alamayacağımı, alsam bile beni kısa süre tatmin edeceğini bu yüzden değmeyeceğini düşünerek hiçbir şey yapmadan sadece kızarak, kırılarak geçirmişim hayatımı. Hiç kendi sınırlarımı genişletmemişim mesela. Beni seven ve benim sevdiğim kızların değerini bilememişim bugüne kadar. Belki de birine değer verdiğimde mutlu edememekten korkup uzaklaştırmışım onları etrafımdan farkında olmadan. Yeni arkadaşlar edinmemişim mesela. Herkesin çıkarı için arkadaş olduğunu düşünmüşüm her seferinde. Onları da uzaklaştırmışım kendimden. Ailemden sıkıldığımı düşünmüşüm mesela ama onların ilgi alanları beni ilgilendirmediği için iletişim kurmaktan kaçınmışım. Bir hedef koymamışım kendime hiçbir zaman. Hedefe doğru koşmamışım hiçbir şeyde bu yüzden engellerle karşılaşmamışım. Sınırlarım ne onu bile bilmiyorum. Kendimden korkmuşum ben başaramayacağımdan, başaramayınca insanların benim hakkımda düşüneceklerinden. İnsanların düşündüklerine bu kadar alınıp hiçbirini yaklaştırmamamdan nefret etmişim meğer. Bütün o ağzımdan çıkan küfürler kendimeymiş bunu anladım. Sonra attığım kahkaha tüm bunlardan arınmış halimmiş meğer bunu çıkardım bundan. Sonra doğruldum. Ayaklarımı kumdan kurtardım ve ayağa kalktım. Sağıma soluma baktım ve denize doğru yürümeye başladım. Yürüdükçe soğuk suyu her seferinde daha çok hissetmeye başladım. Su boynuma geldiğinde yüzmeğe başladım. Suyun altı da gökyüzü gibi karanlık. Ne kadar derin olduğunun önemi yok aslında yorulduğum yerde durdum. Hala suyun altına bakıyorum. Suyun yüzümdeki hareketi hoşuma gidiyor. Uçuyor gibi hissediyorumkendimi her yer karanlık olunca. Nefesimin bittiği an  derin nefes alıyorum ve ciğerlerime su doluyor. Çok acı veriyor ama kayıtsız kalıyorum acıya. Yer karanlık, gökkaranlık ve artık beden de karanlık…