Ne İş Olsa Yaparım

Ne İş Olsa Yaparım!

Emniyete geldiklerinde Cemil Metehan’a dönüp başlamasını yaptıktan sonra yanına gelmesini tembihledi. Ayrıldılar. Metehan personel katına çıkıp beklemeye başladı. Cemilin Metehan’a kanı ısınmıştı. Farklı biri gibi duruyordu zaten Metehan. Büro memuru Metehan’ı çağırdığında yavaşça ayağa kalktı ve kapıya doğru yöneldi. Memur yüzünde ekşi bir ifadeyle onu Müdürün çağırdığını söyledi. Şaşkınlıkla takip etti memuru zira bırakın müdürü tanıdığı komiser bile yoktu.

Yüzü sarmaşık duvar memur kapıyı çaldı.

“Getirdim müdürüm.”

Sanki memleketten tereyağı getiriyordu. Uyuz oldu. İçeri bir adım attı. Odanın karmaşası ve heybetinin arasında kaybolmuş iki kişi gördü.

Biri müdür. Diğeri Cemildi.

Müdür seccadelik memura çıkmasını söyledi. Metehan’ı yanına çağırdı. Önce bir süzdü.

-Anlat bakalım Metehan bugüne kadar nerelerde çalıştın? Burada nerede çalışmak istersin? Seni ne yapalım?

-Müdürüm nerede uygun görürseniz çalışırım. Ben daha önce İstanbul Asayiş Müdürlüğünde çalıştım. Ama burada nerede uygun görüyorsanız orada çalışır sizi mahcup etmemeye çalışırım.

-Ne iş olsa yaparım diyorsun yani…

Gereksiz birkaç soru daha sorduktan sonra, Cemile döndü.

“Emin misin lan? Çok tıfıl duruyor bu senin yanında yapabilir mi? Bu yükü kaldırabilecek adam bul bence. Bak gelecek ay gidiyorsun yerine bunu mu bırakacaksın?” diye sordu.

“Evet, ağabey bu çocuk yapar, benim kadar yapar işini emin ol. Ben kefiliyim.” Dedi.

“İyi hayırlı olsun o zaman. Eğit bunu ilk görev bir hafta sonra. Berçelanda.” Dedikten sonra kapıyı gösterdi bakışlarıyla.

Her ikisi de baş selamı vererek odayı terk ettiler.

Dışarıda Metehan’ın kafasında binlerce soru işareti vardı. Cemile dönüp sormak istiyordu ama yapmadı. Bütün cevaplar Cemildeydi zaten ve zamanı gelince zaten söyleyecekti.

Cemil, Metehan’a döndü ve

“Lojistiğe git. Benim gönderdiğimi söyle istihkaklarını al. Yarın sabah hazır ol, saat sabah altı da. Geç kalma.”dedi ve arkasına bile bakmadan uzaklaştı.

Metehan duvardaki panodan lojistik büronun yerini buldu. İki kat daha yukarı çıkıp kapıyı çaldı ve içeri girdi. Kendisini Cemil beyin gönderdiğini, istihkakları alacağını söyledi. Oturdukları yerden aval aval Metehan’a bakan üç memurdan birisi kendisine gelerek ayağa kalktı ve yaklaştı.

“Demek yeni talihli sensin. Tonla yükün var haberin olsun.”dedi. Elindeki anahtarı sallayarak dolapların olduğu bölüme geçti ve Metehan’a iki büyük çanta verdi. Birinde giyecekler diğerinde ise silah vardı.

İstanbul’da aldığı meslek terbiyesi gereği hiçbir şey sormadan dışarı çıktı. Ama anlamıştı. Asıl büyük ihale tam da şimdi ona kalmıştı. Ve bundan dönüşü de yoktu.