Kelimelerin ölümü

Kelimeler kefen giydi bugün. Omuzlarda taşıyorlar tabutunu. Dilde ki gibi değil ama ağırlığından eser yok omuzlarda. Garip, ölüm her şeyiyle ağırken bu tezatlık çok garip. Kelimelerin tabutuna sarılmış ağlayan kadınlar vardı. Süzülürken gözyaşları gözlerinden kimisinin dudağına düşüyordu yolu kimisinin çenesinden süzülüveriyordu ancak en sabırlısı biliyordu son durağı.Çarpıyordu ölümün soğukluğuyla tutuşan tabuta. Süzülüyordu kelimelerin arasından. Ancak tabutunda dahi kifayetsizdi kelimeler. Yere göğe sığdıramadığımız, yüreğimize büyük, aklımızın hep mantıksız köşesine sığınan kelimeler nasıl olmuştu da sığabilmişti o küçücük tabuta ? Ağlayan bu ruhların buldukları bahanenin ardına sakladıkları nedenler titretiyordu tabutu. Susmayı tercih eden herkes katılmıştı cenazeye. Ancak konuşmayı büyük marifet sanan kelimelerin dost görünümlü düşmanları yoktu ortalıklarda. Anlaşılan ölümden daha mühim işleri vardı. İnsanoğlu ya ölüm hep ikinci plandaydı. Suskundu herkes. Dualar okunmuyor, ağıtlar yakılmıyordu. Kimisi söyleyemediği kelimelerin pişmanlığını taşırken sırtında kimisinin söyledikleri ağır geliyordu omuzlarına. Ancak öyle ya zaman ne söyleyemediklerini geri getirirdi ne de söylediklerinden geri çevirirdi insanı. Kelimeler seyrediyordu ihanetin bıraktığı izleri. Kimisinin affı yetmiyordu yaptıklarına kimisinin nefreti sığmıyordu merhametine. Kelimeler biliyordu bu ihaneti, tanıyordu bu soğukluğu. Çünkü merhameti kaybetmişti kelimeler yitirmişti insanlığı boş sokaklarda. O gün bu gündür ne merhamet uğradı insanlığa ne de insanlık insana.Image title