Solan Papatya

Image title

Ne kadar da zor gitmek senin kalbinden.  Anlamıyorsun değil mi sen de beni? Herkes bir unutmaktır tutturmuş. Senden uzaklaşmak dahi bu denli zorken seni unutmaktan bahsediyor insanlar. Bilmiyorlar sevdiğim, onlar da anlamıyorlar beni. Numaranı aylarca arayıp ''Bu numara kullanılmamaktadır.'' diyen telesekretere kızdığımı sonra da telefonun arkasında kimsenin olmadığını bile bile saatlerce seni anlatıp gülerken ağladığımı, ağlarken güldüğümü kimse bilmiyor. O kadar uzaklaştılar ki benden... senin gibi. Gittiğini kabullenmem gerektiğini söylüyorlar. Kimseye inandıramıyorum artık kendimi. 

İnsanlara senin beni çağırdığınla ilgili bir mesaj gösterdiğimden beri hastaneye gidip geliyorum. Orada bir adam bana saçma sapan bir şeyler soruyor ama ben çoğunda odadaki beyaz perdenin önünde duran kurumuş papatyaya bakıyorum. Adam çoğu kez gözlerine bakıp ona cevap vermem konusunda uyarsa da beni, hep aynı yere kayıyor gözüm. Kaç seans geçiyor ancak o papatya büktüğü boynunu kaldırmıyor yukarıya ve yaprakları senin bana aldığın papatya gibi durmuyor hiç. 

Dün gittiğim seans bitiminde pencereye yanaştım ve saksıyı elime aldım. Adama onu alıp alamayacağımı sordum ve adam papatyanın ne zamandır burada olduğunu, onu farketmediğini söyledi. Hiç bir şey söylemeden çıktım gittim. Papatyanın neden solduğu aşikardı sevdiğim. O papatyanın orada farkedilmemesi beni üzmüştü ve ben senin yokoluşundan sonra ilk kez senin dışında bir şeye üzülmüştüm. Belki bu olayda senin dışında ama aslında tam da içinde olduğun bir şeydi. Gelmeni bekledim. Gelmeni, odamın o gıcırdayan kapısını açmanı ve içeriye girip papatyanın o solmuş yapraklarını okşamanı, başucumda duran yarısı su dolu bardağı alıp onu sulamanı bekledim. O kapı gıcırdamadı, o güzel ellerin papatyanın solmuş yapraklarına değmedi ve başucumdaki bardak hiç boşalmadı. 

Sen yine geleneğini bozmamıştın sevdiğim. Senin yerine ben dokundum onun yapraklarına, ben suladım kurumuş toprağını ve senin bana aldığın papatyayı koydum yanına. O saksıda hiç mutlu olamadı papatya. Bükülmüş boynunu kaldıramadı hiç yukarıya ve bembeyaz duramadı büzüşmüş yaprakları. Aylar geçti üzerinden ve ben sana beslediğim umutları artık o papatyaya besliyordum. Bir gün aldım ikisini de başka bir saksıya koydum. O papatya iyileşmişti ama sebebebi ne senin o güzel ellerindi ne de benim ona beslediğim umutlar. Sebebi bizim papatyamızdı. 

İşte ben o solmuş papatyayım sense o papayaya umut olan papatya ama artık ne senin beni iyileştirmeye gücün ne de benim seni çağırmaya yüzüm var.