Huzur Reçetesi 2

Evet, nerde kalmıştık? Sevgi diyorduk en son değil mi? Sevgi, sevmek, sevilmek…

Dünyanın hangi coğrafyasına giderseniz gidin sevgi kıvılcımlarını görürsünüz. Ve hangi mekânda olursanız olun, şunu asla unutmayın; doğduğunda herkes tertemizdi. Gün geçti silinmeyecek izler düştü hayat defterlerine. Ne nefisleri onlara fırsat verdi, ne de bizler. Şunu kabul etmeliyiz: uçurumun kenarında olanlara yardım elimizi uzatmadık, hep hor gördük, hep dışladık, hep kaçtık. Bir darbe de biz vurduk. Oysa hiçbir sorunun kaçarak, sakınarak hallolamadığı gibi bu sorun da hallolmadı. Biz kaçtıkça bize daha çok yaklaştı. Biz sakındıkça içimizde büyümeye başladı. Kendi ellerimizle yetiştirdik kötülüğü. Şimdi hasat etme zamanı… Soruyorum herkese(en başta kendime); hangimizin hakkı var sitem etmeye? Ne yaptık ki ne bekliyoruz? Ne verdik ki, ne almayı umuyoruz? Kılımızı bile kıpırdatmadan her şeyin tozpembe olmasını mı bekliyoruz? Yoksa bir mucize gerçekleşmesini mi? Yaratana ve rasulüne liyakat gerçekleşmeden, felaket diye adlandırdığımız belaların başımızdan gitmesini mi bekliyoruz?

Sevmek bu kadar zor değil inanın. Her şeye gönül gözüyle bakmak imkânsız değil. Biz neden bu kadar uzaklaştık özümüzden? Bizim ümmeti olduğumuz güzel peygamberimiz ona kötü muamelede bulunan insanlar için bile dua edermiş, onlar için hayır dileklerinde bulunurmuş. Ve onunla beraber yaşayan ashabı da onun gibi olmaya çalışmış, onun gibi yaratılmış her şeye sevgi çerçevesinde bakmaya çalışmış. Sonunda kazananlar onun gibi olmaya çalışanlar olacak. Hem de ne kazanç! Bu dünyanın ne malı mülküyle ölçülür bu kazanç ne de parası puluyla. Ahirete yatırım yapanlar, en doğru yatırımı yaptıklarını o müthiş gün daha iyi anlayacak ve orası için hiçbir şey yapmayanlar da ne büyük kayıpta olduklarının ilk defa orada farkına varacak. Ve etrafındakileri suçlamaya başlayacak: madem biliyordun bana neden anlatmadın? Ne acı bir yenilgi değil mi? Ne hazin…

Diyorum ya sevmekle başlayacak her şey! Bir kuşu seveceksin en başta, sonra çiçekleri okumaya başlayacaksın aynı sevgiyle… Sonra her şey güzel görünecek gözüne… Onları sevdikçe yaratan rabbine daha çok yaklaşacaksın. Çünkü o sevdiğin şeylerin muhakkak bir halikı var diye düşüneceksin. Bir arayış kaplayacak tüm benliğini ve her geçen gün asıl mutluluğa bir adım daha yaklaştığını hissedeceksin. O’nu arayacaksın baktığın her şeyde. Ve her şeyde hikmetin kâinata yansımalarını bulacaksın. Artık hayatın hiçbir karesinde umutsuzluk olmayacak. İnsanların kusurları büyümeyecek gözünde. Her şeye hikmet nazarıyla bakacaksın. En güzeli kusur örteceksin. Ne güzel bir amel değil mi? Bir düşünün; bu dünyada bir kulun kusurunu örtenin öbür dünyada kusurunu örtecek yaratan. Böyle diyor güzeller güzeli. Böyle bir ödüllendirmeye nail olabilmek için neler verilmez değil mi? Oysa rabbimiz hiçbir şey istemiyor, bunun dışında. İşte diyorum ya; sevmekle başlayacak her şey. Sevdiğin zaman insanları da seveceksin ve kusur örtmek artık her zamankinden daha kolay olacak.

Hayatınızdaki herkese az da olsa hata yapma payı bırakırsanız kimseyi üzmemiş olursunuz. Tabi en başta kendinizi… Unutmayın ki kul kusursuz olmaz, kusursuz olan yalnız Allah(c.c.)’tır.

ASLI SERT

2005