Yuva dediğin...

Sevmiyorum uzay mekiği gibi evleri.

Ev dediğin sıcacık olmalı...

Çevirdiğinde anahtarı ve geçtiğinde eşiğinden, metropolün buz tutturduğu kalbin çözülmeye başlamalı...

Ev dediğin biraz, limonlu kek kokmalı, biraz da tarhana çorbası...

Özletmeli kendini ev dediğin, insan sevdiğiyle vuslatı ister gibi arzulamalı...

Grimsi ve mermersi olmamalı eşyalar, işin içinde biraz kahverengi olmalı...

Ev dediğin biraz sanat kokmalı, biraz da samankağıdı...

Ellemeye korktuğumuz heykellerin yerini evladiyelik kitaplıklar almalı.

Ev dediğin sıcacık olmalı...

Baba akşam işten eve gelince karşılanmali mâaile.

Karısı ceketini almaya hazırlanırken, çocuklar terliğini giydirmek için yarışmali.

Baba dediğin kutsal sayılmalı evde.

O kutsiyete layık olmalı.

En çok anne-babaya hayran olmalı çocuklar...

Kurulacak hayaller hep 'annem gibi... , babam gibi...' diye başlamalı.

En çok anneye güvenmeli çocuklar, en çok babaya inanmalı.

Ev dediğin güvende hissettirmeli.

Bombeli demirleri olmalı mesela arasinda saksıda sardunyalar yetiştirebileceğin.

Bir kuş bir balık olmalı belki, çocuklarına yaratıcıyı anlatabileceğin...

Bir kapısı olmalı evin 'huzur'a açılan, Amerikan kapılardan başka...

Bir bacası olmalı evin, içinden muhabbet yayılan.

Ev dediğin Kur'an ve Peygamber ahlakıyla dolmalı...

Velhasıl! Ev dediğin ev gibi olmalı