Asr-ı Saadet

Asr-ı saadet.. Asırların en güzeli, meleklerin yer yüzüne imrendiği, en hayırlı zaman dilimi.. insanlığın zirveye ulaştığı, masallara konu olan hikayelerin bizzat yaşandığı, ütopya yazarlarının bile ulaşamadığı altın dönem.

Asr-ı saadeti asrı saadet yapan elbette pek çok faktör vardır. Ama bunlardan en öne çıkan her halde insanlar arasındaki kardeşlik ve uhuvvettir. İslamiyet karşıdaki insanın iyiliğini düşünmektir. Müslüman elinden ve dilinden emin olunan insan demektir. Bu düşünce Asr-ı Saadette sıradandır âdeta. Onlar bir basamak daha yukarı çıkmışlar ve kendileri muhtaç olsalar bile kardeşlerini düşünmüşler onlara öncelik vermişler.

Bir gün mescide biri gelir ve aç olduğunu kalacak bir yerinin de bulunmadığını söyler. Efendimiz sav kim bu kardeşimizin ihtiyacını gidermek ister diye sorunca biri el kaldırır ve evine götürür. Ev sahibi durumu hanımına anlatır. Hanımı ancak bir kişilik yemek olduğunu bunun nasıl yeteceğini sorar. Sahabe Efendimiz hanımına çocuğu yatırmasını, yemeği getirip lambayı söndürmesini söyler ve ekler: "tabağı ortaya koy biz boşa kaşık çalalım o ise karnını doyursun." Dediği gibi yaparlar. Misafir karnını doyurur sonra istirahate geçerler.

Sabah mescide giden sahabe efendimize Allah Resulü sorar: "siz dün gece ne yaptınız ki hakkınızda ayet indi ve Allah sizden razı oldu?" Durumu anlatınca Efendimiz sav de tebessüm eder ve memnun olur. 

Ve yeryüzünü bir ayetin sıcaklığı sarar: "... kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar... " (Haşr/9)