Hatırla!

Mıh gibi aklımda yine o sözcük.. Tarif edemediğim o his, aşık olmak gibi sanki.. Mayışıyorum git gide, dayanamıyorum daha fazla.. Onsuz yapamıyorum.. Gözlerimi kapatıyorum, bir tek o var aklımda. Kimisi koyun sayar ama ben onun adını sayıklıyorum adeta.. Uyku.. Uyku... 

Eski televizyonlarda gider gibi ağır ağır kayboluyor görüntü. Bakıyorum sanıyorum, kapkaranlık etraf. Neredeyim, ne yapıyorum? Göremiyorum. Kaç zamandır uyuyamıyorum, iki miydi? Yok yok, daha fazlaydı, eminim. Hatırlayamıyorum, boş ver gitsin diyorum. Önemi yok, uyuyabilirim artık. Rahat içim, gönlüm ferah. Veya öyle sanıyorum.. Gerçekten rahat mıyım? Tüm hayatım yerli yerinde mi? Olmaz, düşünmemem lazım, uyumam lazım diyorum. Hadi artık, dalayım şu rüyalara saatlerce.. Olmuyor. Düşünmeden edemiyorum. Bu belirsizlik aklımı kemiriyor, rahat bıraksın diye dua etmekten başka elimden bir şey gelmiyor. Onlarca uyku hapı alayım istiyorum, bayılayım gideyim. Bıraksınlar beni uyurken çürüyeyim istiyorum.

O kadar mı hasret kalmışım uykuya? Evet! Diyor içimden bir ses. "Son günlerde neler düşündüğünü bir gözen geçirsene.."  İstemiyorum, reddediyorum. O sözleri hatırlamak istemiyorum. Hafızamı kendi elimle silebilmek, istediğim gibi kurcalayabilmek istiyorum. "Saçmalama, sadece hatırla".. Kimin sesi bu? Kendi sesim mi? Duyamıyorum, sadece anlıyorum.. Evet sanırım kendi sesim.. Kendimle konuşuyorum.. Hatırlamak mı istiyorum? Yoksa bambaşka bir sebep mi var..

"Boşanmak istediğimi söyledim". 

Peki bu kimin sesiydi? Hatırlar gibiyim, şarap gibi yıllanmış bir sesti bu.. Uzun süre boyunca aklımda yankılanmış, kendi kendine eskimişti.. "OF!" Çekiyorum..Bugün de uyku yok.. Zihnime sahip çıkamıyorum. "Müzik mi dinlesem acaba..?"diye düşünüyorum.. Radyoyu açıyorum, düzgün bir kanal bulana kadarki o cızırtı kulaklarımı tırmalıyor.. Sinirleniyorum, tutup fırlatıyorum.. Kurumuş oyun hamuru gibi dağılıyor gözlerimin önünde o radyo.. Umurumda değil, sadece uyuyabilmek istiyorum. 

"Saçmalama, sadece hatırla.."  Yine o ses.. Radyo cızırtısını özlüyorum bir anlık bile olsa. Kan çanağına dönmüş gözlerim masayı tarıyor, bir şey arıyorum. Bir kağıt sanırım.. Yine hafızamın ihanetine uğruyorum, hatırlıyorum.. Boşanma dilekçesi çarpıyor gözüme. Dökülen kahveden, su gibi akıp giden o boş yıllarımdan sararmış, öylece duruyor.. İyice açıyorum gözlerimi, etrafıma bakıyorum.. Nem ve küf ile karışık bir parfüm kokusu harekete geçiriyor beni. "Zamanında bu parfümü kullanmıyor muydu?" Diye düşünüyorum. Kendime kızıyorum ardından.. "Niye geldim ben buraya? Defalarca aynı şeyleri yaşamama rağmen?!..  Özlüyorum." Diyorum.. 

"O yüzden geliyorum. Özlüyorum, özlüyorum.."

Kalkıyorum yataktan, güç bela.. 

"Saçmalama, sadece hatırla..!".  Bozuk plak gibi çınlıyor bu ses kulaklarımda.. Devamı vardı sanki ama hatırlayamıyorum. Ki, istemiyorum.. Balkona çıkıyorum. Güneş, beni yatağa göndermek istercesine gözlerimi adeta acıtıyor. "Sorma.." Diyorum Güneş'e. Deliriyor muyum, kendi kendime konuşuyorum..?  Başka bir soru takılıyor aklıma.. Ya bunların hepsi bir rüya ise? Ya bu uykusuzluk, bu sesler, her zamankinden çok daha gaddar Güneş.. "Hiç olmazsa bir tanesi rüya olsun." Diye dilek tutuyorum.. Fark ediyorum, oldukça saçmalıyorum..

Yine istemsizce tarıyor odayı nankör gözlerim..Fotoğraflar görüyorum.. Tozdan seçilmeyen yüzler.. Kıyafetten tanıyorum.. Birisi benim, peki ya diğeri? Öylesine zarif bir elbise içinde ki fotoğraf bir anda gözümde canlanmaya başlıyor. "Dans mı ediyorduk?" Diye düşünüyorum seslice.. Tam o anda yine kayboluyor görüntü.. Bayılıyor muyum? Evet, düşüyorum ama parmağımı bile kıpırdatamıyorum.. Endişe tüm benliğimi sarıyor..  Vücudum değil endişelendiğim, o elbise içindeki insanın görüntüsü.. Gitmesin istiyorum.. "Gitmek" Diye düşünüyorum bu sefer de. Bavul görüyorum.. "HOŞÇAKAL".. 

Düşünmek istemiyorum artık.. Endişem korkuya bırakıyor yerini..  

Bembeyaz, "o"nun gülümsemesi gibi parlak bir ışık görüyorum.. 

"Ölüyor muyum? " 

Işık giderek şiddetini kaybediyor, anlıyorum ki hastanedeyim.. Elim? Elimde bir sıcaklık hissediyorum.. Bakmak istiyorum, kafamı kaldırıyorum ama olmuyor.. "Başımı çarpmış olmalıyım" Diye söyleniyorum.. Dur bir dakika, elimde başka bir el mi var? Kendi elim mi? Hayır.. Hiçbir zaman o kadar sıcak olamadım ben.. "Öyle olmalı" !!!! 

Başka bir ses duyuyorum.. Tanıdık geliyor, sanki benden, çok derinden.. Bir doktor yardımcı oluyor, bakabiliyorum. Karşımda duruyor, yıllar önceki o zarif elbisesiyle.. O şık ancak bir o kadar sade elbiseyle.. Hatırlıyorum!  Uyumuşum, öyle söylüyorlar. Belki de o yüzden ama hatırlıyorum! Gerisi boş...

________________________________________________________________________________

--Beş sene sonra bu gün, bu evde beni bul. O zaman karar ver ancak senden istediğim tek bir şey var..

--Nedir o? Boşanmak istediğimi söyledim, işte kağıtlar.

--SAÇMALAMA, SADECE HATIRLA! Beni ne kadar sevdiğini..

--Neden o kadar uzun bir süre?

-- İnsan o kadar çabuk anlayamıyor..

________________________________________________________________________________

Elimi tutuyor, sıkı sıkı.. Dediğim gibi olmuş meğersem, tam beş sene sonra gelmiş, beni de baygın bulmuş. Beklediğim o günler sona ermiş. Mutluyum, elimi tutmasından anlıyorum, kararını vermiş.. 

Artık rahatlıkla uyuyabileceğim...