Geceleri...

Gecenin hasreti ya bu; kimi balkonda oturmuş sigarasını yakar, kimi sevişir ay ışığının gölgesinde...

Kimi korkar karanlıktan, tir tir titrer çaktırmadan.. Kimi de medet arar göz kamaştıran güneşte...


Kimi ilk hecelerini döker başına gelecekleri bilmeden, kimi son hecelerini sayıklar sonunu bilerek...

Kimi bitirmek üzere pembe deneyimler kokan yazısını, kimi düşünür gözlerini son satırlarda gezdirerek...

Ben ise geçmişimi karşıma çeker, konuşurum her gece.. Hem derin nefes alarak, hem de karanlığı içime çekerek...


Şu karanlıkta, gecenin tatlı lanetinde, kimi sevdiğini görüyor rüyasında...

Kimi kabus görüp yatağından fırlıyor, kolları en sevdiği ayıcığında...


Bazısı sevdiğine sarılıyor sıkıca, bazısı soğuk yastığına...

Bazısı yemek yiyor mutfakta gizlice, bazısı düşler kuruyor, gözleri tavanda...


Bazısı gündüz bile gözlerini kapar kendi gecesini yaratabilmek için...

Bazısı geceleri gözlerini kırpmaz, tırsar çünkü.. Aklındakiler derin...


Kimi borcunu düşünür, boş cepler... Boyun bükük...

Kimi, yanaktan süzen bir damlayı siler... Kalpte kocaman bir göçük...


Kişi aynı, mekân aynı... Bir içki değişir elindeki... 

Yine aynı derin iz kalbindeki...


Boş boş bakarsın bazen uzaklara... 

Bazen de anılarını önüne seren hain dalgalara...


Bazen o kadar heybetlisindir ki sesin bile yeter dağları ürkütmeye...

Bazen de o kadar ürperirsin ki un ufak eder geçmişin seni tek eliyle...

Gecedir işte beni heybetli kılan, amma velakin yere de yığan...


Bi' düşününce geceye söylenen her söz onu aydınlatmaya yönelik...

Ancak tek bir söz bile yok gündüzü karartmaya çalışan...