Öğretmen; Tek Suçlu, Hep Suçlu


Lise onuncu sınıfta Almanca öğretmenimin yönelttiği " Neden öğretmenlik ?" sorusuna verdiğim cevabı net bir şekilde hatırlıyorum. "Daha güzel bir toplum için kişilerin yaşantılarına olumlu rehberlik edebilmek için. "  demiştim. Bunu yapabilmek adına yeterli çabayı gösterip gösteremediğimi yaptığım vicdan muhasebelerinde kendime sıkça sormama rağmen bir sonuca varabilmiş değilim.

Beş yıllık öğretmenlik tecrübemin ardından bu alanda bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda güzel örnekler dışında bir başarım da söz konusu değil. Eksiğin nerede olduğunu bulmak ve çözmek için çabalamış olsam da bir çözüme varabilmiş değilim. Öğrencisiyle dertleşen, öğrencisinin maddi manevi problemlerine çözüm bulmaya çalışan, kişisel gelişimlerine yardımcı olmak için ekstra vakit harcayan, ailesiyle iletişim kurup ailesinin desteğiyle özgüven kazanmasını sağlayan, akan göz yaşını silen fedakar ve cefakar öğretmenler, dışarıdan bakıldığında fark edilmese de işin içinde olan herkesin aşina olduğu kişiler. Ama yine de bir şeyler eksik kalıyor.

Hali hazırda öğrenci olanların gelişiminde pek bir ilerleme kat edilememesinde olduğu gibi, hayatlarının uzunca bir döneminde öğrencilik yapmış olan esnafın dolandırıcısı, amirin adaletsizi, memurun işten kaçanı, işçinin tembeli, vatandaşın haini, insanın karaktersizi, müdürün liyakatsizi gibi toplumda sevilmeyen durumlara sebep olan kişilerin varlık sebebinde de sorumlu öğretmenler.

Hatta biraz daha derine inersek, camilerdekiler de dahil olmak üzere umumi tuvaletlerin bu denli pis olmasında, fırsat oluştuğunda topluluk halinde hedef alınan şahsın ailesine atasına küfür edilmesinde, uyuşturucu kullanma oranının artmasında ve kullanımının çok küçük yaşlara inmesinde, yürek yakan tecavüz ve cinayet olaylarında tek sorumlusu öğretmenler.

Çocuğunun okula kaydını yaptırdıktan sonra bir daha uğramayan, çocuğun gelişimine yardım amaçlı söylenen olumsuzlukları kabul etmeyip bunları söylediği için öğretmeni yerden yere vuran, biz zamanında öğretmenimizi görünce esas duruşa geçerdik diyen ama çocuğu yanındayken öğretmen dövmeye gelen, çapkınlık yaptığında oğlunun sırtını sıvazlayan, çocuğun cinsellikle ilgili sorularını cevaplamaktan kaçıp bu eksikliğini gidermesi için çocuğunu sokağa, bilinmezliğe iten veliyi suçlamak çok yersiz, haksızca bir söylem olur.

Hak, hukuk, helal, haram gibi kavramlarda konuşulurken mangalda kül bırakmazken “Bal tutan parmağını tutar.” sözünü içselleştirmiş, ahlaksızlık reklamı yapmanın övünç kaynağı olduğu, haksızlık yapan güçlü mazlum zayıfsa ses çıkartmayan, her toplumun ömür boyu temel eğitim noktası olan aile kurumunun etkisiz hale getirilmesine ve yıkılmasına sebep olan bir toplumun suçlanması da kesinlikle büyük bir haksızlık olur.

Apaçık belliyken suçlu aramaya gerek yok. Topluma fayda sağlamak bir yana dursun, zarar getirmekten başka işe yaramayan öğretmen camiası suçlu olan. Ne yapmalı bize ? Ne kırk satır ne de kırk katır paklar bizi. En iyisi toplum vicdanında asın bizi !