Bir Yakınsama

Belki de şimdi ellerin, ellerin… Belki de sabahın sabahınızdır.. Evet sabahız, kimle veya neyle olduğu bir hayli önemsiz olmasıyla birlikte o gün sabahınız oluyor, önce bir bir sonra hepsi geliyor sana tüm sabahlar. E hal böyle olunca, sabahlarım sadece huzursuz bir arayışın içine bırakıyor beni. Sabahın seni yönetmesine ve tüm başlangıç telaşlarının içine bırakıp çekip gitmesi yok mu, işte o tam da sorgulayıcı sözcüklerin bir araya gelmesine izin verdiğin an başlıyor her şey.

Şimdi böyle tonlarca cümleyle, sesle, haykırışla bir şeyler söyleyebilme çabası içerisindeyim ya.. Bırakıyorum kendimi nereye sürükleneceğimi bilmeden tüm zamanlara, akıp giden arabanın camından gelen rüzgara bırakırsın ya, tam da öyle... Bir yandan içimi yiyen onlarca şeyin durumu, aslında doğum oranı gibi oluyor hiç mi hiç alakasız bir şekilde... Doğum oranı azalsa da,hep bir birey artışı var..

Neden her şey böylesine tekrar eder ki? Neden hep bir kendi kendimizi avutma sürecinin içinde buluruz? Tabi bunun yansımasına öyle izin vermeyiz ki her şey yolundadır... Aah şu çocukken izlediğimiz o mutluluk oyunu filmleri var ya hemen aklıma gelir. Şimdi neden hayat bayram değil ki, sorarım sana çocuk? Bize neşeli günler fazla mı geldi hiç yanımıza uğramadan.   

Geldik sona, artık sıla olan her şey başka bir sözcükle ifade edilebilecek kadar kıvranıyor ellerinde. Süreci kendine bırakırsın ya o seni ilk gördüğün yere yani o hiç olan güne, hiç yaşanmamışlıklara geri götürür. Sadece götürüp bıraksa iyi de, ya tam bir sınır türküsünün kıyısında bırakırsa…Neylersin o vakit sessizce gözlerine inen karanlığa mecbur kalırsın, ne mi olsun diliyorum..

Masal kuşu gibi ol yeter, huzurunla büyü sadece tüm büyünle ve gerçekten güldüğün anların fazla olmasına izin ver, çocuk..


erengüleşe