Bir Öğrencinin Şikayetnamesi ve Türkiye'de Eğitim

İnternette vakit geçirirken, mütematiyen uğradığım bir web sitesinde açılmış konulardan biri dikkatimi çekti. Başlıkta "Okulumun Açıklarını Bir Sitede Toplamak İstiyorum" yazıyordu. 'Ne ola ki?' diye merak edip konuya göz gezdirdim. Tüylerim ürperdi. Tabi şimdi herkes meselelere kendi zaviyesinden bakar. İşin bu boyutu da var. Ayrıca 'öğrenci milletine güven olmaz' kabilinden sözleri siz de duymuşsunuzdur. Ama insan düşünmeden de edemiyor; ya doğruysa?

Bu genç, 8 madde halinde okulunda karşılaştığı 'tuhaflıkları' dile getirmiş ve eklemiş:"Bunları bir blog sitesinde toplasam, hukuki yaptırımlarla karşılaşır mıyım?" İçim acıdı soruyu görünce... Şimdi ben size Ankara'nın göbeğindeki bir lisede okuyan gencin yakındığı 8 maddeyi yazarak devam etmek istiyorum.

1. Atölye hocamızın soru sorduğumuzda bize kızması, "bana soru sormayın" diyerek başından savması ve küfür etmesi.

2. Okulda crackli yazılım kullanmaları (AutoCAD açılırken Cracked by gibi siyah bir ekranı geliyor)

3. Okuldaki çalışma ortamı çok zayıf. Öğretmenler derse girmiyor bunun sonucunda bir öğrencinin parmağı kopmak üzereydi; sallanırken hastaneye yetiştirildi ve olayın üstünü tehditle örttüler.

4. Okul müdürü öğrencileri başından savar yardımcılara, yardımcılar ise bir sorunumuz olduğunda bağırır çağırırlar.

5. Sınav süresi 1 saat ise biz 15 dakika sınav oluruz atölye tarihlerinde. Hocaya bunu izah ettiğimizde "Bana ne sınavınızdan ben mi sorumluyum?" gibi cevaplar alırız.

6. Kusursuz bir parça teslim ederim, hoca bana kıl olduğu için 40 verir. (Yaptığım parçayı bir mühendise gösterdim bu arada; kusursuz olduğunu kendisi söyledi.)

7. Birinci notum 80, ikinci notum 50, üçüncü notum 45 ve sözlüme gelen 10-20 ile hoca beni ve diğer arkadaşlarımı bilerek dersten bırakır.

8. Okulun içinde yani bahçesinde öğretmenler sigara içer, atölyede içmek yasak olduğu halde içerler... Yakalanırlarsa suçu bize, yani öğrencilere atarlar. Bize de boşu boşuna uzaklaştırma verilir ve para cezası kesilir.

Yukarıdaki metinde anlamı bozmayacak şekilde birkaç ufak değişiklik yaptım dilbilgisiyle alakalı. Onun haricinde herşey aynı. Şimdi sizce bunlar normal mi? Bana son madde biraz garip geldi. Öğretmenlerin sigara içerken yakalandıkları takdirde suçu neye istinaden öğrencilere attıkları, böyle bir şeyin nasıl mümkün olabildiği, suç üstü yakalanıyorlarsa başkasına suç atma işinin nasıl gerçekleştiğini bilemiyorum. Dediğim gibi; zihnimde bir karşılığı yok. O yüzden inanamadım pek.  Diğer yedi madde ise olması daha ihtimal dahilinde görünüyor. 

Neden böyle diyorum... Sizinle paylaştığım kısım sadece meselenin bir kısmı. Devamında bu maddeleri kaleme alan gencin üslubu ve yapmaya çalıştığı şey gösteriyor ki gerçekten bu işin sıkıntısını çok çekmiş. Gidip dava açmama sebebi, asıl amacının bu okula gitmesi ihtimal dahilinde olan öğrencilere okul hakkında bilgi vermek. Bir şekilde bu dava işinden paçalarını kurtarırlar diye düşünerek, "en azından Google'a okulun adı yazıldığında benim anlattığım olaylar çıksın ve insanlar bu okulda eğitim ne durumda bilsin istiyorum" diyor.

Her yeni neslin, bir öncekine göre dejenere olduğu doğrudur elbet. Ama bu sadece çocuklar için geçerli değil. Aynı varsayımı yetişkinler için de söylemek mümkün. Ve belli ki bugünün öğretmenleri de eskinin öğretmenlerini aratır nitelikte. Başkasına ait olan hiçbir kabahat kusurumuzu örtmemeli, eksiklerimizin önüne geçmemeli... Evet öğrenciler eskisi gibi değil, doğru. Ülkede ciddi anlamda bir ahlaki çöküntü yaşandığını dile getiren pek çok insan var, ona da amenna. Rahatlığın olduğu yerde değerler yavaş yavaş kaybedilir; o da tamam. Ama bunlar bizim için bahane mi?

Bir öğretmen olarak bu yazdıklarımı kendime olan kızgınlığımdan ötürü yazıyorum. Elimizdeki kumaşın kötülüğünden yakınıyoruz genelde. Hatta büyük bi' tebriği hak ettiğimiz de doğrudur... Kimse elimize su dökemiyor maşallah eleştirmeye gelince. Ama sırt dönmeyi, dudak bükmeyi, çocuk gibi küsüp gitmeyi de ihmal etmiyoruz bazen. 

Evet; öğrenciler belki kötü. Hatta çok çok çok kötüdür; bilemeyiz. Herkesin durumu farklı bir diğerinden. Ama ne kadar kötü ve içinden çıkılamaz durumda olsak da, biz sadece kendimizden sorumluyuz. Eksik göreceksek kendi eksiğimizi görelim. Öğrencimiz kötüyse bunun derdini çekelim. Bu çocuklar belki kimilerinin "serseri, it-kopuk" dediği çocuklardır. Yani başta da dedim ya; bir öğrenci 8 madde sıraladı diye her dediği doğru olmak zorunda değil. Ama yine de bu bizim ayaklarımızı uzatıp yatmamızı gerektirmez.

Öğretmen çok bu devirde. Eğitmen olabilmek önemli. Matematiği, dil bilgisini, fen veya sosyal bilgileri öğrenmek insan olmayı bilmedikten sonra ne işe yarar? Nice üniversite mezunu caniler, insanlıktan nasibini alamamışlar var aramızda. Bana göre bir öğretmen alan bilgisine hakim olduğu kadar öğrencisine 'hayat bilgisi', 'insanlık bilgisi' de verdiği nispette öğretmendir. Gerisi laf-ı güzaf.

Şu yukarıda alıntı olarak naklettiğim ibret vesikası da bizim, öğretmenlerin ayıbıdır; başka bir şey değil... Dediğim gibi, siz öyle değilsiniz belki ama bu yanlış hepimizin yanlışı... Ne geldiyse başımıza nemelazımcılık yüzünden gelmedi mi zaten...

İlk fitili siz ateşleyin. Kendinizden başlayarak bir hale oluşturun. Mesleğiniz ne olursa olsun kendinizden başlayın ve etrafınızdaki insanların vicdan namına, insanlık namına eksikleri varsa tamamlamak için dertlenin. Keşke otursak her gün belli bir zaman ayırsak da "şu öğrencim için ne yapabilirim, şu iş arkadaşıma nasıl yardımcı olabilirim" diye kafa yorsak. Keşke...

O zaman belki dünya daha yaşanılabilir olurdu. Ama nerdee...