Kabus

Bazen insan nereye gideceğini bilmiyor. Kayboluyor, tökezliyor, bazen ağlıyor. Kimi zaman isyan ediyor, kimi zaman kendisini salıveriyor. Ama aslında öyle vazgeçilmez bir yalnızlığın içinde ki. Yolunu kaybeden her insan önünde sonunda kendisini karanlığa kucak açmış bir şekilde buluyor. İster inanın ister inanmayın ama genç insanlar bazen çok çabuk yaşlanabiliyor. Bir kadın yüzünden, bir adam yüzünden, bir baba, bir anne, bir dost... Çoğu zaman bir hayal insan, kendisini terkedip başka birisi oluyor. İnsanlıktan yoksun, yolunu şaşırmış, ne yapacağını bilmeyen, kimsesiz, umutsuz, korkak, evet en çok da korkak birisi oluyor. Bir o kadar cesur fakat tebessüme yanaşmayacak kadar. Ağlamak kâr etmiyor artık. Gülmekse en büyük işkence zaten. İnsan cidden çok yoruluyor, ona uzatılan ellerden kaçıyor, onu sevenlerden, ona yardıma gelenlerden... Aslında insan kaçmaktan çok yorulduğu anda arkasını dönüyor ve bomboş karanlığın içindeki kayıp umudu görüyor. Uzanmaya korkuyor, dokunmaya kıyamıyor. Kızıyor bazen de, çok kızıyor hem de. Ateşi görüyor, ateşe yürüyor, ateşe atlıyor ama sönmekten korkuyor. Belki de çoktan sönmüştür fakat farkında değildir. Belki de çoktan ölmüştür ama nefes alıp verdiğini sanıyordur. Belki de hepsi büyük bir kabustur. Eğer öyleyse ben artık uyanmak istiyorum.