Susmak, Konuşmamak mıydı ?

Susmak kaybetmek miydi seni? Yoksa belirlemek miydi kendimi? Söylese be kadın kimdim ben! Konuşamıyorum bile seni düşününce. Mutlu olmamız gerekmiyor muydu he! Yok, yok olmadı. Sen beceremedin bu kalbi kırık, ruhu yalnız, teni buz, gözleri soluk adamı sevemedin. Ama bu adam sana canını verdi. Ah öyle bir verdi ki, ölüm çok uzakta, araf dibinde, dünya cehennemde saklı kaldı. Yalnızlığımın hüznünün şişelere hapsolduğu kayıp bir gecenin bir kez daha güneşi yuttuğu biten ömrümün son kez aldığı nefesle yine yazdım sana.

Ellerim kırılsa yine yazarım, kör olsam yine severim. Yalvarırım sar beni, kurtuluşum yok artık bu cefası çok dünyada sensizken. Tek düşmanım, tek dostum sensin. Sigara yakarken çakmağı ateşlemekten yara olan parmaklarımın verdiği acıya sakladım gözyaşlarımı, çıkmayan sesimle gel diyorum sana. Unutulmaz bir izin var bende, kalbime işledin sen. Ateşlerde yanan amansız bir kömür parçası gibi küle dönüşürken ben, gece yine yıldızlardan mahrum bırakmış ebedi karanlığı üstüme salmışken bile hala tek umudumun sen olması bu küçük ama bir o kadar can yakan yüreğime lanet olsun. Gözlerine baktığım gün bilemezdim ki öldüğümü. Susuyorum yeniden ama bilin ki; susmak asla konuşmamak değildir.