Meğer Ne Güzel Sesmiş Ezan

Bi' yoldur tutturduk gidiyoruz. İlk adımı kim attı bilinmez, son adımı kim atacak bilinmez ama daha gidilecek çok yol, görülecek çok yer olduğu belli... Dünyanın öbür ucuna öğretmenlik için çıkıp geldim. Ülke güzel, şehir güzel, çevre güzel, ev güzel, eş-dost-arkadaş güzel... Hepsi güzel de bi' sorun var; şu ezan sesinin eksikliği... Ne zor şeymiş ezansızlık. Ne güzel şeymiş ezan sesi...

İnsan elinin altındaki şeyin kıymetini hiç mi bilmezmiş... Günde 5 defa duyunca hiç mi umurunda olmazmış... Bir kulağından girip öbür kulağından nasıl çıkarmış... Hepsini buraya gelince idrak ettim. Evin içinde ezan okuyan saatten çıkan ses bile insanın bamteline dokunur mu? Dokunurmuş... Olmazların olduğu bu yerde, o da olurmuş...

Herşeyin olduğu gibi, ezanın da kıymeti kaybedince anlaşılıyormuş. Geçen zamanın kısalığının aksine, geçirilecek çok zaman olduğunu düşündükçe memleketten uzakta, "daha ne kadar" diye sormadan edemiyor insan kendi kendine... "Daha ne kadar ayrı olacağım bu ezan sesinden?"

Benimkisi inceden bi' sitem kendi kıymet bilmezliğime. Siz siz olun demekle olmaz biliyorum ama demesem de olmaz... Siz siz olun, kaybetmeden evvel bilin kıymetini elinizdekilerin. Bilin, hissedin iliklerinize kadar. Ama her bir zerrenizle, tüm hücrelerinizle...