Yalnız adam

Birbirinden gittikçe uzaklaşan zıt kutuplar gibiydi adamın çevresiyle olan muhabbeti. Yakınlaştıkça uzak hissettiği çevresine, uzaklaştıkça derin bir özlem ve hasret hissediyordu içinde.

Bir amacı yokmuşçasına dönüp duran onca kalabalığın içinde yer arıyordu kendine zaman zaman ve bir çok zaman ise aşina olduğu bu kalabalıktan kopup ansızın uzaklaşıveriyordu köhne dünyadan.

Yürüyordu durmadan. Dinmek bilmeyen yorgunluğunu aldırış etmeden, bağı çözülmüş dizlerini hissetmeden ve umutları en derinde saklayan kalbiyle ilişkisini kesmeden yürüyordu köşe bucak.

Aşksızlığın ve samimiyetsizliğin kol gezdiği bu şehir yalnızlığı öylesine acı tattırıyor ki acı ile harmanlanmış bu zamanı durdurmak geliyordu içinden.

Lakin zaman geçiyordu...