Öyle bir duvara yasla ki sırtını...

Bazen yapılanlar zulüm geliyor, zoruna gidiyor insanın. "Bunu mu reva gördüler" diye düşünüyorum. Ama sonra aklıma geliyor "insanoğlu çiğ süt emmiş" sözü... Hem zaten kimsenin babasının oğlu değilim, dün beni kardeş görenler, bugün düşman belleyebilir.

Diyorum demesine ama yine içim el vermiyor. "Nasıl olur" diye geçiriyorum içimden... Yıllardır herkesin "temiz insanlar" dediği kişiler, nasıl olur da bir anda "indeki hayvan, terörist, paralel yapı" olur, aklım almıyor. Benim "Ağabey" dediğim yüz binlerce insan nasıl olur da bu ithamlara maruz kalıyor, düşünmeden edemiyorum.

Aklım almıyor...

Kendimden biliyorum, referandumda Bolu'da önümüze gelene arkadaşlarla kapı kapı dolaşıp "yetmez ama EVET" demeleri için döktüğümüz dilleri. Bir yandan da "Şu Ak Parti'nin il teşkilatı bizim onda birimiz kadar uğraşmamıştır" diyorduk latife mahiyetinde... Gel gör ki çabalar beyhude, halis düşünceler boşaymış...

Mazlum ve ezilmişlerden biri geldi diye nasıl da sevinmiştik devletin başına... Avam, "Müslümanlar iktidar oldu" diyordu dost meclislerinde. Hükumete yönelik atılan zahiri her olumsuz adımı cemaatten bilen bir güruh var artık.

Şimdi bir de "Mit, 8 ay önce Başbakan'a yolsuzluk raporu sundu" iddiaları ve belgeleri ortaya çıktı. İnsanın aklına gelmeden edemiyor.

Acaba dershanelerin kapatılması meselesi, olası bir operasyonu cemaate yıkmak için, kamuoyunda hükumet-cemaat kavgası algısı oluşturmaya yönelik mi ortaya çıktı?

Zaten İçişleri Eski Bakanı'nı ile ilgili "karşı operasyon ekibi kurmuş, operasyon yapılacağından zaten haberi" vardı iddiaları da bunları destekler mahiyette...

Sizin de aklınıza gelmiyor mu yani "Hem Eski Bakan, hem de Başbakan olası operasyondan haberdar mıydı" sorusu?

Eğer birileri bu operasyonu cemaatin yapacağı fikrine bir şekilde yetkilileri inandırdıysa, ki yıllardır cemaat aleyhinde alttan alta yapılan dezenformasyonlar bu sürecin çok önce başladığını gösteriyor, o zaman cemaate yönelik karşı operasyon hamleleri atılmış olması da son derece muhtemel.

Cemaatin dershane tepkisi

dershaneDershanelerin kapatılma süreci plansız programsız işleyip yetkili ağızların hepsi farklı açıklamalar yapıp birbirini yalanlayınca, harekete gönül verenler de tepkilerini Twitter'dan sessiz sakin dile getirince, karar 2015 yılına ertelendi. Yani bir "yetmez ama EVET" durumu daha...

Burada da birilerinin eline koz geçmiş oldu. "Cemaat hükumete dershane meselesinden doğan öfkesini, operasyon yaparak çıkarmak istiyor" düşüncesi yıllar önce başlayan dezenformasyon basamaklarının son adımlarını oluşturuyordu... Bu düşüncenin tesisi için troll hesaplar ve çok amaçlı yetkili kişiler de büyük rol oynadı.

Halbuki cemaat, dershane meselesine sesini yükseltmese, tepkisini dile getirmese, yapılan operasyonlar yine cemaate mâl edilecek, bu sefer de gerekçe olarak "Cemaat saman altından su yürütüyor. Bakın bakın, dershane meselesinde ses çıkarmadılar ama nasıl kin güttükleri belli" denecekti.

Komplo teorilerinin olmazsa olmazı

Peki neydi cemaatten istenen? Şahsi düşüncem, düşman potansiyeli en yüksek olan kurbandı. Bu sözümün yanlış anlaşılmasını istemiyorum. Kastettiğim; daha önceleri komplo teorilerinin tahtına PKK, Ergenekon, hatta TSK oturtuluyordu. Nedeni ise oluşumların büyüklüğü, toplumu inandırmaya yetecek kadardı. Şimdi ise PKK eskisi kadar faal değil, Ergenekon Terör Örgütü üyeleri hapiste, TSK'da da eski darbeci zihniyet büyük oranda yok.

Komplocu zihniyet her söylediğine EVET demeyeni düşman, yahut potansiyel düşman olarak gördüğü için (İhsan Dağı'nın tezinin modifiye edilmiş hâli), tahta oturacak yeni bir aktör şarttı. Bu aktör ise toplumu inandıracak büyüklüğe sahip olmalıydı. Türkiye'de ise herkesin kabul ettiği, hükumetin bu zamana kadar desteklediği cemaat, bu iş için biçilmiş kaftandı.

Çünkü birileri doğruya doğru denmesini istemiyor. "Benim dediğime evet densin" diyor. Haliyle bu noktada ayrılıklar başlıyor. Ülke olarak farklı görüşlere saygımız, toleransımız yok. Her olumsuz cevabı düşmanlık olarak algılıyoruz. Bu yüzden milyonlarca masum insana iftira atmakta bir beis görmüyoruz...

Cemaat'in yazarları hep eleştiriliyor. Yazdıkları her şey kanun değil halbuki. Ama düşüncelere saygı yok. "Yolsuzluk yapan varsa ortaya çıkarılsın" dediler diye darbeci ilan edildiler. Hain oldular...

Mü'mine imansız denmez, iftira atılmaz

Cemaate yönelik yapılan eleştirilerin farklı bir boyutu daha var. Üsttekilerin fitneyi ve ikiliği körükleyen açıklamaları, avamda daha şiddetli yankılanıyor. Düşmanlık tabanda gittikçe büyüyor. Herkes taraf seçmeye zorlanıyor. Hükumete ya da idarecilere hiçkimse "bunlar müslüman değil, bilmem ne uşağı" gibi şeyler söylemiyor. Çünkü bu söylemin ağırlığının farkındalar...

Öte tarafta milyonlarca insan, idareciler, kiralık yazarlar ve sosyal medyadaki trollerin mesnetsiz iddia ve iftiralarından dolayı Hizmet Hareketi'ne "İsrail uşağı, Amerikan köpeği, vatan haini, din düşmanı, kafir, yeni bir din getirmeye çalışıyorlar" gibi iddialarda bulunuyor.

Efendimiz'in, savaş esnasında müşriklerden birinin boynuna kılıç inmek üzereyken şehadet getirip müslüman olmasını dikkate almayıp onu öldüren sahabeye "kalbini mi yardın da baktın" demesi ne kadar kolay unutuldu. O müşrik, %99 ihtimalle korkusundan şehadet getirmişti belki de... Üstelik savaş söz konusu. Onu öldürmeseler, belki birçok müslümanı katledecekti. Bilemeyiz...

İşin sırrı da burada yatıyor; BİLEMEYİZ...

Ölçüyü Efendimiz vermiş halbuki. İddia, kanıt yoksa, müşrik birine dahi iftira atılmaz. Ama bugün halk, birilerinin gazı ve fitnesi sayesinde koskoca bir cemaate, akla hayale gelmeyecek iftiralar atabiliyor. Hem de cemaatin ileri gelenleri "biz yapmadık, bizimle ilgisi yok" demesine rağmen.

Peki istenen ne? Belgesi olmadan iftira atan insanı inandırmak için ne yapmak gerekiyor? Milyonlarca insan nasıl bir düşünce ile itham edilir? Ne yapsın bu kadar insan, birileri inansın diye kendini mi yaksın sokaklarda?

Velhasıl-ı kelam, bu işlerin sonu yok. İftiranın sonu yok... Belge, kanıt olmadan müslümanları karalamaya çalışanı inandırmak zor. Olan, safiyane düşünceleri ile Hizmet'e gönül vermişlere oluyor. Belki de bu karalama, iftiralardan dolayı akıllarına milyonlarca insanla ilgili kötü düşünceler geliyor.

Geliyor, ve yapılacak pek çok hayrın önüne zorbalıkla, iftirayla, karalamayla geçilmiş oluyor.

Yazıya aşağıdaki kısımla başlayacaktım fakat, sonuna eklemek daha doğru olacak sanırım. Biz sırtımızı O'na verelim, gerisi için endişe etmeyelim...

öyle bir duvara yasla ki sırtını; ne kadar zaman geçerse geçsin üzerinden,

ardına dönüp bakman gerekmesin.

"hala yerinde mi" diye kontrol etmeyesin...

 

öyle bir dost edin ki kendine; dünüyle bugünü farklı olmasın,

yanında olduğundan emin olasın;

elinde elin mi yoksa hançer mi var diye düşünmeyesin.