Gezi Olayları Gibi Karışıklık ve Şiddet Anlarında Ne Yapmalıyız?

Daha önce Gezi Parkı ile ilgili bir yazı yazmıştım. Sonrasında hem sitemizdeki mevcut yazarlardan, hem de sosyal ağ aracılığı ile sitemizi tanıyıp aramıza yeni katılan yazar arkadaşlardan bu konuya değinenler oldu. Herkes kendince haklı. Ama herhalde ortak bir nokta varsa her kesimin buluştuğu, o da işin Gezi Parkı'nda kesilen ağaçlar olmadığı. Çünkü özellikle ilk iki günden sonra ortalığı karıştırma niyetiyle meydana akanlardan sonra gerilim bir hayli arttı. Başta polisin sert müdahalesi, bazı konularda hassasiyeti olan vatandaşların da damarına basılmasına sebep oldu. En büyük eksikliğimiz -herhalde- üslup eksikliği... 7'den 77'ye yaşadığımız, belki de birçok sorunun temelinde yatan bir husus bu.

Ne vatandaş vatandaşlığını, ne de idareci idareciliğini bilmiyor. Vatandaşın her ne şart altında olursa olsun şiddete eğilim göstermemesi, idarecilerine saygılı olması, idarecilerin de vatandaşın her kesimini kucaklaması, ama her ne şart altında olursa olsun "bana saygı göstermeyi öğrenecekler" düşüncesinde olmaması lazım. Yani karşıdakinin eksikliğini görmekten ziyade, kendimizi daha iyi bir düzeye çekmek için uğraşmalıyız. Aksi takdirde "onun kaşı kara", "efendim niye bana öyle baktı", "beni adam yerine koyacaksın, o mevkiye seni biz getirdik" ya da "halksanız, halklığınızı bilecek, hizaya geleceksiniz" gibi anlayışlar, "şiddet şiddeti doğurur" felsefesiyle paralel etki gösterecektir.

O zaman ne yapmalıyız?

Elbette akla gelen ilk soru "onu yapma bunu yapma, e o zaman biz ne yapacağız?" olacaktır. Tabi ki kimseye akıl verme gibi bir durumda değilim. Tek amacım, bu konuda Peygamber Efendimiz'in ölçüsü neydi ona değinmek. Çünkü belki birçok problem, vicdan sahibi insanlar Efendimiz'in sözleri ve davranışlarını duyup idrak ettiğinde, ortadan kalkacak. Bu durum yöneten için de geçerli, yönetilen için de...

Ebu Hureyre (r.a.), Efendimizden şu hadisi naklediyor:

Gelecekte bir takım fitneler olacaktır. Fitne zamanında oturan kişi ayakta durandan; ayakta duran yürüyenden; yürüyen koşandan hayırlıdır. Her kim fitnelerin başına dikilirse fitneler onu yıkar. Her kim fitne zamanı sığınacak bir yer bulursa hemen oraya sığınsın. (Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 5136)

Kur'an evrenseldir, zaman ve mekan sınırlaması olmadan tüm insanlığa inmiştir. Bu yüzden diğer kutsal kitapların hepsinde Peygamberlerin kavimlerine hitap edilirken, Kur'an-ı Kerim'deki hitap şekilleri genellikle "Ey insanlar" şeklindedir. Yani yalnızca Efendimiz zamanı için değil, günümüz ve bundan sonraki asırlar için de geçerliliğini koruyacaktır. Benzer şekilde Hadis-i Şerifler de böyledir. Son Peygamber'in ağzından çıkan her söz, kıyamete kadar gelecek tüm insanlara bir ders, hitap niteliğindedir. Gelelim günümüzde de geçerliliğini koruyan ve her daim koruyacak olan hadisin anlamına...

Şimdilerde Gezi Parkı olayı ve peşi sıra meydana gelen şiddet olayları söz konusu. Bunlara bir de hükumetin sert tepkisi eklenince, önü alınamayacak gibi görünen bir hale doğru gitmeye başladı herşey.

Peki bu hadis ne ifade ediyor? Fitneden, koşan, yürüyen veya oturan kişilerden kasıt ne? Hadisteki fitnelerden biri şimdilerde yaşanıyor, bu konuya kimsenin itirazı olmaz herhalde. Fitneden kasıt, günümüzdeki gibi sebebi ne olursa olsun meydana gelen ve büyük kitleleri ilgilendiren karışıklıklar... Bu durumda yapılması gereken ise Efendimiz'in ifadesiyle itidalli davranmak ve sükuneti temin etmeye çalışmak.

Yanlış anlaşılmasın, amacım belli bir kesimi eleştirmek değil. Çünkü bana göre hem eylemciler, hem de idareciler bu konuda yanlış davranıyor. Ve herkes yanlışı yanlışla doğru yapma gayretinde. Eylem yapanlar "hükumet bize adam gibi davranmadı, biz de yakarız yıkarız" mantığında davrandı uzun süre. Hükumette "bana saygı duymayana ben neden duyayım?"... Hiç kimse de demiyor ki, "oturayım da şurada kendi yanlışlarımla ilgileneyim". Nasıl bir milletsek ne yöneten, ne de yönetilen hatasını kabul etmiyor. Herkes karşısındakini "astığım astık, kestiğim kestik" olmakla itham ediyor ama kimse dönüp de aynaya bakmıyor.

Devlet baba biraz da ana olsa keşke

Eylemciler hatalı olabilir. Provokatörler olabilir. Şu olabilir, bu olabilir... Bahane bulmak isteyene bahane mi yok Allah aşkına. Ama neden devletimiz, idarecilerimiz dediğimiz insanlar hoşgörüyle muamelede bulunmuyor? Polis sertliği bıraktı mesela, ama meydanlarda miting yaparak halkı galeyana getirmeye çalışmak ne kadar uygun bir davranış? Bir lidere yakışıyor mu bunlar? Yıllar önce kendisine yapılanları şimdi başkalarına yapmak hangi anlayışa sığar?

Gelelim madalyonun öteki yüzüne... Sandıktan çıkanı beğenmeyip gövde gösterisi yapmak yakışıyor mu bu ülkenin insanına? Dünya devi dediğimiz CNN'in 9 saatlik canlı yayını ile ne hallere düştüğümüzü niye görmezden geliyorlar? Ülkede iç savaş varmış gibi yatırımcıyı kaçırmaya çalışan basının çığlıklarına neden kulak tıkıyorlar? Neyin garezi bu? Madem devlet baba, analık yapmıyor, niye kendileri alçakgönüllü davranıp "madem siz böyle yapıyorsunuz ve madem bunu tüm dünya gördü, o zaman bize de artık evimize gidip intikamımızı sandıkta almak düşer" demiyor.

Yazıklar olsun bize...

Yazıklar olsun hepimize ki kendimiz için istemediğimiz şeyleri başkalarına layık görür olduk. Hoşgörü göstermeyip, karşımızdakinden bekler olduk. Neydik, ne olduk...

Yazık, hepimize yazık...