Çığlık

Duyuyorum, ama duymam yeterli mi? Seviyorum, özlüyorum ama neyi ? Neyi arıyorum onun gölgesi ardında? Neler gizliyor benden? Duymaktan mı korkuyorum yoksa? Peki neydi beni bu kadar harap eden?  Eziliyorum yığınla çökmüş bedenimin ardında, gözlerimden akan suyla ıslatıyordum nasır tutmuş ellerimi, her damla hızlıca bedenime işliyordu, damlalar saten blüzümden usulca geçip titreyen bedenime dokunuyordu. Yavaşça süzülüyordu her yerime.  Önümdeki kalabalığın ardında bir ağacın dalının altına sığınıyorum. Yapraklar üzerindeki yoğun su zerrecikleri  bir hışımla gözlerime ve dudaklarıma düşüyordu.  Etrafımdaki gürültünün içinde kendimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Açıktı gözlerim ve hala toprağın üstündeydim ama ruhum, kaybolmuştu. Korkmuştu belki,  terketmişti beni,  belki de gerçeği asıl ben değildim onun için. Mutlu olmak istiyordu belki. Onu hiç dinlememiştim oysa, aslında hiç fırsat vermemiştim.  Kaçmıştım asıl doğrularımdan. Bazen sadece kaçmak mı gerekir duymaktan korktuğumuz asıl biz olan gerçeklerden? Neydi aramızdaki bütün bu duvarları ören? Bu kadar mı koptuk birbirimizden. Aynı bedenin içindeki iki yabancı gibiydik birbirine hiç imkan vermeyen...