Ölümün ben hali

Saçlarının arasından esen bir fırtınanın beraberinde getirdiği bir ölüm şekliydi ayrılığımız.Kanadı kırılmış bir martının çığlığı duyuluyordu içimde ...Ağzıma kadar seninle doluyken ,bir anda böylesine hiç olmak ,böylesine azalmak tarifini kelimelerle yapamayacağım acılar hissettiriyordu bana ,ki sen 

Tanrı'yı bile ağlatabilecek kadar Güzelken , ellerinin değdiği kitapların raflarımdan düşüşünü seyretmek bile garip bir intihar şekliydi benim için ...Denklemleri yanıltan bir gerçekliktik biz seninle bir bütünün uygun ama ait olmayan iki parçasından ibarettik , batak bir coğrafya parçasında ,yarım bırakılmış bir dize ,kahramanını yitirmiş bir roman , biz seninle olmayan şeylerin ütopik iki parçasıydık , biz seninle gerçeğe aykırıydık ...

Ve kanıtlıyordu üstüme üstüme gelen sokaklar şehirlerin sadece şehir olmadığını , bu sokaklar bu yollar biraz katiliydi benliğimin biraz örselenmişliğimdi ....

Hiç bilmediğim bir dil de bilmediğim bir acıyı çekiyor olmak mültecisi olduğum ayrılığı vuruyordu yüzüme ...

Bir garaj kapısı gibi ağır ağır kapanıyordu  umuda açılan kapılarım son kelimeler döküldü dudaklarımdan mezar taşıma yakışacak bir edayla 

Ölümü bile güzelleştiren kısa metrajlı bir hikayenin mutsuz sonuyduk ,seninle...

Ama yaşadığım ve sonunu bilsem dahi yaşamaktansa asla kaçmayacağım en kıymetli ölümün zeminini gözlerinin yeşilinde attım ben 

Benim Gökyüzüm Artık Yemyeşil...