İhtilal

İhtilal gibiydi seni gördükten sonraki günlerim. Sabahın köründen gecenin ayazına kadar aklımdan çıkmama yasağın vardı mesela; çıkmıyordun. İşkence gördüm ben sana yaklaşamadığım her gün, kemiklerim kırıldı. Gözlerimi oydular bin kere, yine gördüm seni aynı gülüşünle, aynı yerde. Sen güneşle doğuyordun, ben karanlıkta kalıyordum ve geçinip gidiyorduk, şiddetle.

Kalbimi kırmaktan başka hiçbir işe yaramıyordun. İnsan, neden sever böyle birini? Sırf, güzel olduğu için mi, güzel güldüğü için mi? Yürürken rüzgârı köle ettiği için? Dünyanın en güzel gözleriyle nefret kustuğu için? Ne için olursa olsun sevmiştim. Seviyordum sessiz sedasız.

Kirlenmemişti beyinlerimiz, zaman, “bu zaman” değildi. Tanıdığım herkes masumdu ya da henüz kirlenmemişti. Geleceği düşünmüyordum ki şimdi de pek farklı değilim. Gülmeyi unutmamıştı gözlerim. Gülüyordum, gülüyordun ve en çok gülüşünü seviyordum. Sonuç hiç değişmeyecekti. Sen hep başka şeylere ve başka insanlara güldün ben sana…

Yıllar geçti üzerinden; yıllardır, değil yüzünü görmek, sesini duymak, hayalini kurmak bile zorlaştı. Benim için gökyüzüne bak bu gece; seni anlattığım kelimeler gördüğün yıldızlardan fazladır. Her biri dile gelse ve her yıldız seni nasıl özlediğimi söylese sen yine anlamayacaksın ve hiçbir şey değişmeyecek. Sen, kalbimi kırmaktan başka hiçbir işe yaramadın.