Bizim Oğlan

Sözlerime bir adam vardı diye başlayacağım… Her ne kadar o adam ben olsam da kendime tarafsız bir gözle bakmak hoşuma gidiyor…

Yıllardan bir kara yıl, aylardan soğuk bir ay, günlerden ebedi yalnızlık… İşte böyle bir günde sonsuz hüsran ve soğukluğa tutulmuş bir adam vardı. Çok sakindi aslında… Yaptıklarını bilir, yapacaklarını planlardı. Adımını sağlam atmaya çalışırdı. Sonra bir gün hiç bilinmedik bir yerden ona bir mesaj gelmişti. Yıllar yılı tanıdığı, ama hiç bilmediği biri mesaj atmıştı. O nasıl oluyor ya! Demeyin… O isterse oluyor işte. Hiçlikten zamansız gelen bu yolcu ile konuşmaya başladığı o aylarda bu adam yalnızlığını bir nebze unutmuş olarak kendi hayatına renk geldiğini gördü. Bundan oldukça hoşlanmıştı. Yolcu ile hergün konuşuyordu. Yolcu karamsardı… Yolcu gidiciydi… Adam ise evcilleşiyordu… Yolcunun haberi bile yoktu…

Sonra adam günden güne onun için birşeyler yapmaya başladı… Gezilere ona fotoğraf atma için gitti. Bazen bir bahane uydurdu konuşmak için… Bazen kendini acındırdı. En sonunda muhabbeti sağladı. Belki gün geldi 2 gün konuşamadı. Çünkü korkuyordu… Ama yolcuya bir durakta beraber buluşmayı teklif etti… Yolcu ne kadar masumdu ki bunu mütevazı bir şekilde kabul etti. Ve bizim adam daha bir evcil, daha bir bağımlı hale gelmişti aslında… Yolcunun haberi bile yoktu…

Yolcu diyoruz ya… Yolcu’dan da bahsedelim biraz… Yolcu uzun sırma saçlara sahip… Bunu herkes bilmez ama. Sadece bizim adam biliyordu… Bu bilgi ona özel benden duyduğunuzu kimseye söylemeyin. Kalem kaşlara sahip bu yolcu… Gözleri ya gözleri… Sanki bir ürkek ceylan gibi kaçak bakıyordu. Öyle güzeldi öyle etkileyiciydi ki bizim adam sanırım biraz kendini şaşırmış olsa gerek… Bu güzelliğe baktıkça kör olduğundan şaşırması da normal gerçi…

Sonra gün geldi çattı, aynı viran kentte, aynı kervansarayda, bir durakta beraber buluştular bizim adam ile gizemli yolcu… Adam ilk defa görmüştü onu… Önce kısa bir şaşkınlık ile gelen şok dalgasını savuşturdu adam, daha sonra ise önce dilinin tutulmasını halletti, sonra başladı yüzyüze konuşmaya… Kendini evcilleştiren kadına bir isim koymak istedi… Adını sordu… Ve adını gönlüne yazdı o gün… Ama bizim yolcunun hiç haberi yoktu… Adamın halinden…

Velhasıl günler günleri kovaladı. Adam kendini soğuk duvarların arasında bir gün ateşlenirken buldu, bir gün onu ararken ve her gün ona muhtaçken buldu. Onun ilgisine ve sevgisine aç haldeydi. Kendini idare edemez oldu. Düşünceleri kendisine aman vermiyordu… Yazılar yazdı, yolcuya gönderdi ama yolcu yine hiç anlamadı… En sonunda bir gün fırsatını buluğ yolcuyla ciddi bir konuşma yaptı. Yolcuya çok zor bir istek sunmuştu. Yolcu hiç durmazdı… Oysa bizim adam yolcudan kendisini son durak olarak kabul etmesini istedi… Yolcu bir daha şehirleri gezemeyecekti… Yada rahat edemeyecekti belki… Canı sıkılacaktı… Ama işte şaşırtıcı nokta bizim adam burada istediğini almış ve sahibine kavuşmuştu… Şimdi uzun yıllar boyudur beraber yaşıyorlar. Ne yolcu sıkılmış, ne bizim adam durağını viran eylemiş… Hep hoş gelmişler… Hatta durağa biri kız, biri oğlan iki çocuk da gelmiş… Hep beraber yaşamayı öğrenmişler…

Şimdi bunu niye yazdığımı düşüneceksin… Çok basit bir nedeni var. Beni neden seviyorsun? Diye sormuştun ya hani… İçim dolu dolu oldu… Sevgi ve sen kavramını yan yana getirdikçe ben kendimden geçiyorum… Sonra sana bizim adamı anlatmak geldi… Anlattım… İşte bizim adam seni çok sevdi… Çünkü sen özeldin… Sen onu dinleyendin… Sen ona ilgi gösterendin… Sen efsaneydin… Sen onun karamsar hayatına bir renk katandın… Bu bizim adam seni sevmesin de ne yapsın… İşte bu yüzden seviyorum… Hemde gerçekten bir tutku ile…