Avrupa'nın Gelişiminin Temeli; Rönesans

Bildiğimiz gibi dönem dönem belli bölgelerin uygarlıkları büyük bir gelişim göstererek, Dünya’nın ekonomik, politik vb. sistemleri üzerinde etkili olmuşlardır. Bu çekişme sürekli olarak Doğu ve Batı uygarlıkları arasında sürmüştür. Şu an Batı uygarlıklarının dönemini yaşıyoruz. Ama gün be gün hakimiyet yeniden Doğu’ya doğru kayıyor. Peki Batı uygarlığının yükselişi ne zaman başladı? Kısaca bunu açıklamaya çalışacağım.

Avrupa’nın dünyada üstünlük elde etmesi Rönesans ile başladı demek yanlış olmaz. Bu dönemde Avrupa, her açıdan geri ve despot bir yönetim anlayışına sahip, birlik adına bir şey bulunmayan devletlerden oluşuyordu. Sanat, Bilim ve Ticaret gelişmemişti. Ülkeler arasında sürekli bir çekişme vardı ve feodal yönetim halkın mutsuzluğunu beraberinde getiriyordu. Ama o dönemde daha sakin ve özgür İtalyan şehirleri, Avrupa’nın günümüze gelmesinin temellerini atmıştır. İtalya’da başlayan Rönesans hareketi, Avrupa’da Sanata ve Bilime verilen önemi arttırmış ve insanların dünya görüşünü değiştirmiştir. Bu değişimin odak noktası insanlık ve dünya üzerindeydi. Rönesans ile birlikte dinamiğe yeni bir önem eklendi ve zamanla tamamıyla durağan yaşam tarzından sıyrınıldı. Öcelikle kabul edilen dini ve siyasi normlar sorgulanmaya başlandı. Mevcut otoritelere başkaldırı ve despot yönetim anlayışına karşı çıkma Batı insanının gelişmini sağladı. Böylece bu dönemle birlikte modern düşüncenin ve dolayısıyla onunla birlikte gelen modern bilimin tohumları ekildi. Özellikle İtalyan şehirleri Avrupa’nın diğer feodal baskıcı bölgelerinden daha özgürlükçü olduğu için gelişime ve değişime en çabuk adapte olan devletler oldular. Aynı zamanda bu bölgede gelişen burjuvazi sınıfı sanata ve bilime destek vererek, İtalya’da Rönesans hareketinin çıkmasına ve gelişmesine destek olmuştur.

İnsanın herşeyin yaratıcısı ve kontrol edicisi olduğu Rönesans düşüncesinin en temel özelliğiydi. Böylece insanın maddeyi kontrol etmesi olgusuna geçildi. Bu dönemde tanrıdan ziyade bireyin üzerinde duruldu. Özgürlükler, artan kararlılık, doğanın kutsallığının hiçe sayılması bu dönemin fikirleridir. Reformasyondan sonra vurgulanan sonsuz değil, an olmuştur. Sonsuz için hizmet etmek yerine, an için çalışmak ve onun tadını çıkarmak görüşü gelişmiştir. Hareketli ve devinimsel bir yaşam tarzı ortaya çıktı. Artık Rönesans düşünürlerine göre hiçbirşey kalıcı veya sabit değildi.

Rönesans döneminde önem; dünya, bilim, eylemi devamlı değişim ve araştırmaya yönelik olmuştur. Böylece batı dünyasının üstünlüğünün başladığı döneme adım atıldı diyebiliriz. Şüphesiz batının gelişiminden daha çok gelişen bir doğu vardı. Doğu’da herşey daha hızlı gelişiyordu. Teknik açıdan, silah açısından, ekonomik açıdan… Oldukça yeterli devlet düzenine ve refahına sahip olan doğu devletleri, Avrupa’da olan Rönesans etkinliğini göz ardı etti. Özellikle Doğu uygarlıklarının bireye verdiği yaşam özgürlükleri kısıtlı olduğu için, dinamikliğini gün geçtikçe kaybetti. Ama batı uygarlıkları insan faktörüne verdikleri değerle devamlı devinimsel ve dinamik bir faktör kazanmıştır. Aynı zamanda Rönesans’ın Avrupa’nın gelişimine şu yönde katkı yaptığını söyleyebiliriz. Avrupalılar arasındaki ticareti arttırmış ve Avrupa devletlerini öüthiş bir teknoloji ve silahlanma yarışına sokmuştur. Böylece Avrupla’lı devletler bir anda gelişimsel olarak patlama yaşamışlardır.

Kısaca Avrupa’da başlayan bu hareketi Doğu’nun göz ardı etmesi ve Avrupa insanının gelişime ve değişime verdiği önem, günümüz bilimsel gelişmeleri ve Avrupa’nın üstünlüğünü getirmiştir. Böylece neredeyse 200 yıldır Avrupa devletlerinin üstünlüğü ile yönetiliyoruz…