Sevgiyi Bulmak

Sevginin kaç göstergesi mevcuttur? Şu sahip olduğumuz, iki adımda bir durup ve sonra yine iki adım atmak zorunda olduğumuz ve bir noktada, bir daha adım dahi atamayacağımızı bildiğimiz, adı getirdiği yükümlülükten bile ağır olan şu hayatta, sevginin kaç göstergeci mevcuttur. Ya da nedir sevgi… Sevgi belki rahatlamak demektir. Ya da evrenin ve içindeki galaksiler topluluğunda basit bir yere sahip olan samanyolunun içindeki bulunduğumuz şu ufacık noktaya, yani Dünyanın şahsına özel yaratılmış, gönül denen çiçeğe hoş gelen her duyguya verilen addır sevgi… Sevginin ise birçok göstergeci mevcuttur. Ancak temel olarak sevgi demek emek ve zaman demektir. Bu iki kavram çok ama çok önemlidir. Emek demek, insanın yapmak istediği bir şeye yoğun çaba göstererek, varmak istediği noktaya aldığı tek yönlü bilet demektir. İşte tam da bu süreçte akan ve hiç durmayan, sadece doğru şeye kafası feda edilecek, soyut ve elle tutulmaz bir şey olan zaman, sürekli ve sürekli, akacak ha akacaktır… Hiçbir güç yoktur ki ona ellerini kaldırarak dur diyecek ve kendini zamandan soyutlayacak… Yaratıcı dışında… Yani sevgi demek, emek ve zamanın bilerek ve bir niyetle harcanması sürecidir… Tam bu noktada araya bir kelime sokmam lazım ki anlam dolsun… Peki, niyet nedir? Niyet ne olmalıdır ki emek ve zaman doyasıya ve gani gani feda edilmiş olsun? Niyet şu olmalıdır ki, sevginin niyeti öncelikle sevenin kendi iyiliğiyle sınırlandırılmadan sadece sevdiği için planlanmış istek demektir niyet… Niyet o olmalıdır ki, geliştirmek ve sevdiğinin olabildiğinin en iyisi olmasını sağlamaktır. Ona yardım etmek ve destek olmaktır. Elbette ki en iyi yapabilme sürecinde, insan karşısına çıkacak her türlü problemle baş etmekle mükelleftir. Ve eğer niyet buysa, bu problemleri def edip, yerine düzgün bir yol koyma süreci oldukça kusursuz geçecektir. Yani niyet kendinden geçip, kendini karşısındakinin hayatına münhasır hazırlayabilmektir.

Sevgi, zaman, emek ve niyet… İşte bunlar yukarıdaki parçanın kilit taşları. Biri çıksa hepsi bozulacak bu metinin… Bunlar hep olması gerekenlerin konuşulduğu parçanın bütünü… Peki, bunları yapabilecek güce sahip olan kişi hakkında kim ne bilir yahut ne söyleyebilir… Kimdir o kişi? Bunu çözmeye ise kişinin kendi varoluşuyla temellendirdiği çocukluk döneminden başlayabiliriz… Çocukluğunda, keşfetmesine ve kendini tanımasına izin verilen ve kendisi ile dünyası arasında oldukça anlamlı bir bağ kuran, aynı zamanda bundan sonra yaşayacaklarının farkına varıp, bunlarla baş edebileceğine inanan ve sorumluluktan kaçınmayan, kendine inanan çocuktan bahsediyoruz… İşte o önce çocukluğunu hem düşünerek, hem de dolu dolu yaşar. İyi şeylere gıpta eder ve kötüye karşı içten bir mücadele ruhuyla karşı çıkar. Ve daha sonra erken yaşta, olgun ve yetkin bir yetişkin olur. Öyle düşünür ki, yaşından büyüklere saçma ve safsata gelen bu düşünceler, aslında karşısındakinin beyninin algılayamadığı noktaya küfür etmesi gibi gelir ona. O büyük planlar… İşte kendini yetiştiren bu çocuk, iyi ve yetkin bir yetişkin olur. Aklında problem kalmaz. Her şeyi çözüm odaklı düşünür…

İşte bu evreleri olumlu şekilde atlatmış ve kendini bulmuş birey, gerçek sevgiye emek ve zaman vererek, saf ve iyi niyetle hareket eden biri olur. Bilir ki sevgi zaman ve emektir. Tanrıdan gelme bir emanettir. Bilir ki saf olan iyi niyettir. Bilir ve yaşar… Hem de doyasıya sever…