Dünüm ve Bugünüm

Dünüm bugünüm değil,
günüm yarına denk değil.
Ve uçsuz bucaksız bu kentin ışıkları
bana birgün değecek değil.
Yine çekilip bir köşeye düşünme vakti demek,
yine bu karanlığı yırtan düşüncelerime bir nişan daha alıp
yazma vaktidir demek.
Soru kelimelerini heba edip dünüm ve bugünüm arasında
askıda kalmış her ne varsa yazıp,
sonra kül etmek borcumdur, bilirim.
Yeni günlerin yeni umutları taşıyan anlamlar ifadesi
hangi bedende vücut bulduysa bu güne dek,
o ben değildim.
Zamanda hakikatin temeli var asıl olarak;
insani her şey gibi,
her sevdanın son buluşu,
her sonbaharın yaprak döküm dönemi
ve her gün batımı gibi.
Bilmeli her yirmili yaşında insan,
o sevgisiz, solgun geçen mevsimler
yüzyılın en gözde şairlerinin yürekleri titreten dizeleri gibidir.
Sanki bir adım sonrası uçurum değilmişçesine,
tutulup bir sevdaya bilinci kapalı ve olmayan dönüşüyle
yürümektir her yirmili yaş demlenmesi.
Bitesi gelir, duruverir sevdanın asil ve endamlı delikanlısı.
Her hüzün yaş demektir.
Yaşlarını döker her yirmisinde her adam.
Yirmili yaşlar çok demektir.
Neyin varsa çok, neyin yoksa azdır.
Gelesi olsa gelir gelmesi gereken,
gideceği olan zaten gelmemiştir.
Savrulan sözlerin yeri doludur,
sandelyeler dolu ve canlı.
Geçesi gelir yılların,
olası gelir akşamların,
Geçince yaş yirmiden,
Ardakalan bir sevgidir, kül misali..