Endişe

Yine gece çöktü üzerimize...''Sanki bu sefer aydınlık geceye yenik düşecek gün doğmayacak.Gidenler geri gelmeyecek.Geceler artık kimsesiz geçecek.''diye düşünmeye başlarız.Aynı zamanda umutsuzluk sarar dört bir yanımızı ve artık hayattan bir beklentimiz olmaz.Bize bu ruh hallerini yaşatan şey geçmişte yaptığımız hatalar ve anı yaşayamamızdır.Fakat hiç düşünüyormuyuz ki,bize tanınan sürenin üzülmeye değecek kadar uzun olmadığını ve kum saatinin alta doğru hızla akıp gittiğini?Elbette düşünmüyoruz.Çünkü bizler geçmişi yargılamaya alışmışız.''Keşke yapmasaydım,etmeseydim,gitmeseydim''gibi cümleler kurmayı alışkanlık haline getirmişiz.Tabiki de hata yapabiliriz.Gel gitlerin olmadığı bir yaşam Kati'yen olamaz.Çünkü bunlarında kişiliğimize katacak olumlu tarafları vardır.Mesela;Hüzün olgunlaştırır,kaybetmek sabrı öğretir.Zaten yaşamın temeli bu iki kavrama bağlıdır.

Şunu unutmamalıyız;yaşadığımız günün sınırları içinde yaşamazsak sıkıntı ve kaygılarımız artacak demektir.Yani ne maziye takılı kalmalıyız ne de gelecek kaygısı içinde olmalıyız.Sadece gelecekte güzel işler yapacağımıza ve doğru kararlar alacağımıza inanmalıyız.Zaten inanç başlayınca endişe bitiyor.Bu hususta Şems-i Tebrizi'nin bir sözü vardır;''Düzenim bozulur,hayatım alt üst olur diye endişe etme.Nereden biliyorsun ki hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?'' İşte bu söze dayanaraktan bizi müsterih edecek birçok yorum yapabiliriz

İlk paragrafta belirttiğim gibi zaman zaman karamsar olupta ne yapacağımız konusunda gaflet'e düşebiliyoruz.Böyle durumları yaşadığımız vakit aklımıza şu gelsin; Yusuf (a.s) kuyuya düşmeseydi saraya nasıl çıkardı? Bekledi.Sabrı güzeldi,tevekkülü güzeldi,gönlü güzeldi. Bizlerde düştüğümüz kuyuda sabretmeyi,tevekkül etmeyi ve gönlümüzü güzel tutmayı bileceğiz.Netice de düştüğümüz kuyuda ne kadar derdimizi anlatacak kimsemiz olmayacaksa o kadar Allahımız olacaktır.