Perpetui Principes*(Sürekli önder)

Saman alevi ünlerinin ruhsal esaretiyle bir çıkar yol arayışına düşen bahtsız zihinler, talihlerini Atatürk' ün sırtına binmekte görmüşlerdir. Büyük bir zahmetin altına girdiklerini farketmekte oldukça zorlanmalarıyla beraber, Atatürk' ün yüce duruşu sayesinde bir anda alaşağı edilerek mağduriyetin kucağına itilip, suratları buz kesen bu zamane soytarıları, yenilginin akılları baştan çıkardığı bu dönemde, yaygaracılık ile bu işi olumlu sonuçlandırmaya, ezilmişliğin üstüne set çekip, Pluto' nun tılsımlı miğferini* başlarına geçirerek kendilerini layık oldukları karanlığa gömmeye çalıştılar. Bu nafile çığlıklar aydınlıktan gelmediği gibi, ışığın haram kabul edildiği bu yoksun mekanı acizler, asla terkedemezdi. Bir kez daha kendilerini aydınlanmış sandılar..

Atatürk' ü böylesine cazip bir av haline getiren sebepler apaçık sunulmuştur akıllarımıza: insanlığın ahlak çizgilerini yeniden belirleyen, kıskançlık; ve Kemalizm'in, çağdaş dünyanın ihtişamlı isimlerinden biri olmanın ötesine geçemeyişi.. "Mantıkla kurulmayan, mantıkla yönetilmez*" Atatürk' e bakış açısındaki temel yanlışlık budur. Duygusal bakışlarla seyredurduğumuz 'yüzyılın dahisi', ona bakmakta olan yüreksiz bakışları (hayranlık ya da kıskançlık) olgunlaştırmayı bilmiştir. Bu duygu aşılama sorunsalı, aşırı sevgiyi ve aşırı nefreti doğurmuştur. Böylelikle nefret dolu, içi hınç dolu, savaşkar akıllar da 'av alanı*' oluşturmanın ötesine geçilememiştir. 

"Hominem delirum, qui verborum minutiis rurum frangit pondera°"

Kemalizm ise temeli oldukça ilkel bir mantıksal sistemle örülmüş, basit bir yapıdır. Nitekim parçalanması, kurulmasından uzun sürmemiştir ve harabenin üzerinde bayrak sallayan bir kaç densizin savaş naralarıyla sürdürmeye çalıştığı bu düşünce, sözde Atatürk' ün yolunu izler. 'Gazinin' yolunu izlemek şöyle dursun, onun manevi varlığını durmadan ayaklar altına almaya çalışan bu barbarlar, söylevleriyle Atatürk'ü bile usandırmış olmalılar. Gösterdikleri her ahlaksızlıkla, temsil ettikleri Kemalizm'in kalbine bıçağı sokan bu 'akım heveslileri', boylu boyunca sedyede uzanan ölüyü(sistemi) sayısız kez bıçaklamalarına rağmen, sistemin canlılığına ve ebediyetine vurgu yapmaya devam etmişlerdir. Ebedi olarak gördükleri tek şey kendi aciz akıllarındaki paslanmış, kırık dökük düşüncelerdir. Kendi düşünceleriyle sokağa çıkmaları halinde kahkaha bombardımanına tutulacaklarını bildiklerinden ötürü acımasızca, Atatürk'ün ismine sarılmışlardır. Ne var ki zorbaların bile kanını donduran 'Kemalciler', Atatürk' e en büyük darbeyi kendilerinin vurduklarının farkında değiller. Bana kalırsa, Kemalizmi yaşatmanın olur yolu yok. Bir topluluğa bu mantığı kavratabilirseniz, sadece Türkiye' yi değil, dünyayı da kurtarmış olursunuz. Atatürk' ü anlamak Atatürk' ü anmak kadar kolay değildir.. 

Dünyanın böylesine gelişmiş bir geriliği yaşadığı görülmemişti. Bizim kadar akıllı malzemelerin varlığı, sanıyorum ki bizleri akılsızlaştırdı. Bunun en güzel örneği, Atatürk' ü dokunulmazlık zırhına bürümeye hatta zorbaların tabiriyle putlaştırmaya çalışanlar. Aciz aklımın karanlık bir köşesinde aydınlığa yalvaran bir soru, "Atatürk bunları hakedecek ne yaptı?" diye çığırıp dursa da, hala somut bir cevaba erişebilmiş değil. Derler ki: " Fons turbatus et vena corrupta est iustus cadens in causa sua coram adversario°" Bir sözün bir durumu bütünen kavraması sıklıkla karşılaşılan bir şey değildir. Atatürk' ün başından eksik olmayan bu bela, onun yeni zaferler kazanmasına engel de değildir. Bıraktığı miras; ağızlarını ün peşinde açanların, dillerinden saldırgan sözleri hiç düşürmeyen zorbaların uğraşlarını savuşturacak güce sahiptir. Aptallar saldırdıkça, bu topraklar bir çok sefilin rezillendiğini ve resimlendiğini görecektir. Tarih aptalları da yazar..


* Yeraltı dünyasının kralı Pluto' nun tılsımlı bir miğferi. Giyen görünmez olur

*Schopenhauer' un bir sözü

*James Joyce' un, Shakespeare yorumuna ithafen

°Usta laf cambazlıklarıyla konunun ağırbaşlılığını bozan budala biri- Quintilianus' un, Seneca için söylemiş olduğu söz

°Kötülerin önüne düşmüş bir doğru kişi, bulandırılmış bir pınara, köreltilmiş bir kaynağa benzer- Kutsal Kitap, Süleyman Meselleri, XXV, 26.