Ebr-i Bahar

Şarkılar da hayatın ta kendisi değil mi?


Gökyüzüne doluşan onca ebr-i bahar ak gövdesinde topladığı muhabbeti bir bir tahliye ediyor yeryüzüne. Dört duvar içinde kaldığım hücreden yükseliyor ince bir tını. Penceremin geceye açılış vakti...


Bilmediğim bir nakarattan pürneşat gönlüm. Öyle ki geceyle hemdem olmuş, gündüzden bihaber ve küsmüş.


Sahi makamı ne ki bu şarkının?


Gecenin siyahına nasıl da dem vuruyor ne de güzel yakışıyor. Nazenin bir edayla mest ediyor tüm varlığı. Ahengine kapıldığım aşikar lakin daha önce işitmediğim bir nüktenin efsunuyla derbeder yüreğim...


Karanlık mıdır beni efkara sokan yoksa gıyabında çalan notası mı? Öyle ki gece kuşları bile penremde dikilmiş meşk ediyor şarkıyı, masum bakışları da cabası. 


Gam vurdu geceye nakaratı. Büsbütün ağlatıyor artık geceyi. Kesildi kuşların sesi. Nahoş bir sancının esaretiyim şimdi...


Sahi şarkılar da hayatın ta kendisi değil mi? Ama mutluluk hep noksan bestelerde, hep noksan bir yanı tıpkı bizim gibi...