Kadın adımlarını sıklaştırdı. Sıklaştırdıkça ulaşacağını bildiği menzile yaklaştı. Yaklaştıkça yürümeyi sevdi; adımlarını daha da sıklaştırdı. Durdu. Sakince başını sağa çevirdi. Ardından merakla yere indirdi gözlerini. Küçücük bir çiçek... Kimse onun farkına varmamış. Kimse dalından koparmamış, dallarını görmemiş kimsenin gözbebekleri.
Eğildi önce fark edilmemiş bir çiçeği fark eden. Elini yavaşça çiçeğin dokunulmamış taç yapraklarında gezdirdi. Sonra koklamak istedi ve kokladı da. Bilinmemiş çiçeğin berbat kokusu... Kalktı ağırdan alarak ve adımlarını yine hissedilmeyecek bir ivmeyle hızlandırdı. Yürüdü,yürüdü,yürüdü... Fakat hep hızlanmak şartıyla yürüdü. Bir önceki günden, saatten ve dakikadan daha hızlı olmak için ve daha mutlu... Yürüdükçe yoruldu, yoruldukça yürüdü. Ardından yavaşladı kendine hiç de yakıştıramadığı bir edayla. En sonunda durdu çelimsiz bacakları. Kadın duruyor, dünya durmuyordu. Bir önceki dakikadan daha hızlı olması gereken kadın,dinlenmek için yanıbaşındaki banka oturdu. Oturunca kızdı yorulan bacaklarına. Belki de kızınca oturmuştu.

 
           Esra Nur
 Esra Nur  
                        
Bu yazıya 3 yorum yapıldı.
Hey Sen! Hadi yorum yap...
Cevap yazdığın kullanıcı: Fatih Emre