Bonusun farkına varmak

Gökkuşağına bakan gözler ondaki renk cümbüşünü ve göklere nasıl da yakıştığını düşünür. Fakat ona bakan gözlerle gören gözler aynı manayı çıkarmazlar. Çünkü gören göz, artık gökkuşağının rengine değil, bu renklerdeki hikmete odaklanmaya başlar. Misal bir yemeği koklayan insan, yemeğin lezzetine ve kokusun verdiği efraha meyleder.Lakin koklayandan üstündür kokuyu bilen. Çünkü koklayan kokuya odaklanmıştır, kokuyu bilen kokunun sahibine.

Bir misal daha verelim, yüreğindeki sızıyı hisseden bir insanla sızının sebebini anlamaya çalışan elbette farklıdır.Çünkü diğer örneklerde de dediğimiz gibi  sebepleri arayan insan, başından beri sonuç gibi görülen nimet ve zorlukların asıl sebep olduğunu rahatça idrak eder. Tüm bu sebepler Allah'ı bulmamız için konulmuş bonus mesajlar özelliği taşır.Teyakkuz eden insan bilir, etmeyen daha doğrusu etmek istemeyen kişiler tüm bunları saçmalık olarak görür.

Evet çevremizde ve bazı sitelerde de görüyoruz. Gencin bir tanesi ateist. Buraya kadar duruma rahatsızlık verecek pek bir olay yok fakat bu genç, eğer çevresindeki olaylara hikmet penceresinden bakmıyorsa onun için bülbülün şakımasının da gülün kırmızısının da mahiyeti elbette ki yoktur. Bir de gencin bu durumuna aşırı yargılayıcı üslupla yaklaşan bir kesim var ki bu kesim farkında olmadan bu düşüncedeki insanları toplumdan soyutlayarak kaybettiği yolu bulmasını zorlaştırıyorlar. Çevredeki her olaya, her cisme, kişiye, kokuya, duruma o "hikmet pencere"sinden bakmak ayrıca bu tarz düşüncedeki insanları durumundan kurtarmak da Rahman'ın sunduğu başka bir bonustur.Fakat gencin bonuslardan habersiz olmasından yakınan bu kesim, onu düştüğü kuyudan çekebilme imkanını veren Allah'a şükretmiyor; bir de bu imkanı elinin tersiyle itiyor.

Başka bir durum, yardıma muhtaçlar için de geçerli. Eli ayağı tuttuğu halde dilenen insanları görünce tabii ki kızıyoruz.Fakat bunlar sadece birer ibret değil aynı zamanda "Siz başkasına yardım ederseniz, Allah da size yardım eder." misali ayrıca bir bonustur. "Kardeşim, elin ayağın tutuyor git çalış!" denildiğini çok duydum. Sizce o insan bunu bilmiyor mudur? Yani biz o kişiye bu şekilde kızdığımız zaman vatandaşlık vazifemizi yerine getirmiş oluyor muyuz? Çözüm kannımca bu değil. Eğer tehlikeli bir durum yoksa bu kişinin evini ,barkını gerçek yaşamını mümkünse öğrenmek, sıkça ziyaret etmek en melekçesidir işin yahu. Durumun İslami açıdan hükmünü bilmediğim için kusuruma bakmayın. Eğer yaşımız ve yaşamımız buna müsaait olsaydı bu şekilde toplumda can çekiştiğini gördüğümüz yaşamları yeşertmek istemez miydik? İyilik yapmak için melekleşmeyi mi bekliyoruz?Halbuki iyiilik yaptıkça melekleşebiliriz bekleyecek zaman yok. Bu yüzden yarından tezi yok yepyeni bir sayfa açalım kendimize, beyaz ufuklar... Kimse Nur yüzlü gibi temiz değildir lakin, O'nun izinden yürüyebilmeyi hak etmek için bir kenarından başlamak lazım gelir.  Hatta yarın değil, hemen şimdi başlayalım melekleşmeye.

Rabbi'm melek kadar saf, Efendimiz gibi temiz eylesin :)

Etiketler: Esra Nur yazıları