Yüreğin duyduğu ses

Güneş ilk ışıklarını dünyayla paylaşırken bir ses yükselir semada.Tüm uykuları yürekten savurup oraya yerleşen ilahi bir ses, bir mesaj, bir davet.Canlı cansız tüm mahlukat   için bir icabet,rekabet, hatta selamet.Yüreğin duyduğu, duyanların yüreklendiği bir ses.İçten içe korkutan,endişelendiren,uykudan daha hayırlı bir ses.Öyle bir ses ki bu tüm sesleri susturan susmuşları seslendiren, ölüleri diriltmese de diriyi ölümün koynunda hissettiren...İçten...Yanık...Hüzünlü...

Gün ortasında, gün biterken, güneş elini eteğini çekerken yine aynı ses, aynı heyecan,aynı ezan.Bu defa uykudan uyandıran değil, hala uyuyanlara nispet edercesine, bu defa yalnızca gaflet uykusundan uyananların duyacağı,yüreklerin değil, yüreklilerin duyacağı...

Aynı çağrı, aynı kişinin huzuruna çağrı.Fakat birbirinden bağımsız milyarlarca kalp... Çoğu değil icabet etmekten,duymaktan dinlemekten aciz.Rahman aciz yaratmıştı lakin, insan esfeli safilini hak etmeye hevesli, secde etmeye mecalsiz...İnsan sahte,nankör,hain ve hissiz...Acımasız olan dünya değil, kendine zulmeden insan! Bu kadar zulmün altındaki yorgun, günahkar bir beden uyanabilir mi? Bu ilahi ses hep Bilal'in sadakatini,tevbesini,duasını hissettirebilir mi? Yaşamayı düşünmeyenlere tevbeyi düşündürür mü? Bu ses...Taşlaşmış yüreklerden de geçebilir mi?Belki......Bu ses duymak için değil, hissetmek için var.Bu çağrı kulaklarla değil, ancak gönülle duyulur.Uyananlara değil, uyanmak isteyenlere duyrulur.

 Rabbim uyanmak isteyenlerden eylesin...