Zat

Bir insan vardır ki, hiç bir düşüncesinde,hiç bir hareketinde içinde bulunduğu zihniyetin dışına çıkamamıştır.Bu insan dışarda aldığı öğretilerin ve şartlandırmaların nedenini bilmeksizin, sıkı sıkıya, büyük bir tutkuyla bağlanmıştır. Kör olduğundan mı, bakıpta göremeyenlerden mi?Bilinmez, bilinmesi de gerekmez.

İnsan kendiliğinden bir şey bulamadığında, bilgiye aç kalır, hazır olanı tüketmesi de kolay gelir, bahsi geçen zat o dur işte. Annesinden, babasından gördüğü; hacısının, hocasının söylediği telkinlere riâyet eder. Kendi düşündüğü, bildiği yoktur onun. Kendinden öncekilerden öğrendiği kadardır geleceğe kattığı. Bu zat ezbere bildiği bir kaç âyeti, belki biraz daha fazlasını törelerine, çıkarlarına katarak süsler ve cennete katacağına inandırdığı bir kaç düzine, belki biraz daha fazla zatı “Zâti muhterem cemaat.” olarak adlandırarak, hunharca başka zatların yetişmesinde rol oynar ve kör bir nesle aracılık eder.

Ola ki bir millet, geleceğini geçmişi kadar karanlık,kuytu ve cehalete yüztutmuşçasına yaşamak istemiyorsa; ola ki bir millet geçmişini geleceğinde de yaşamayı düşünmüyorsa; ola ki bir millet geçmişinden ders çıkarmışsa; ulusunu çöküşten korumak adına, işe ilk önce bu zatları, kaideye uzak tutarak başlamalıdır!