Hayatın Hükmü

Karanlıkta yürürsün ışıkta olmadığın için suç olur adı... sonra umutlara sahip olursun birer birer hepsi yok olur ama adına suç denmez umutlarını yok edeni değil o umutları vaar eden seni, silerler ufuktan.. 

Aynı yolda yürüdüğün insanların hayat hikayesini bilmezsin ama onların senden daha mutlu olduğunu düşünürsün. Hayatın seni es geçtiği mutluluklar olur sana hep hüznü bırakırlar.. yere düşenin elinden tuttuğun için yargılar seni hayat tutmasaydın mutlu olurdun der sana oysa ki tutmasaydın hep pişman olucaktın bu sefer hayat seni pişman olduğun için suçlayacaktı yani ne yaparsan yap tutunamazsın bir yerlere..

Deniz derin diye suçlanır mı hiç? ya da gökyüzünden yağan yağmurun öldürdüğü bedenden almak istediği neydi? bunun hesebını kim verecek bir cesedin sellere karışması, bir nefesin derin dalgalarda son bulması, işte hayatla en büyük kavga budur.. bazen birisi ya da birileri açken neden diğerleri tok olur bunun ortası olamaz mı herkes bir gram iyi olsa aç insan kalır mı ya da tok olan doyursa aç karınları ve bulunsa bu işin de ortası.. hayattaki en büyük eşitsizlik herzaman eşit olmamaya mahküm olmaktır ve önümüze gelen her şeyin bir parça eksik kalmasıdır mesela hayallerinin hep eksik kalması umutlarının boynu bükük olması bir hakimden isteyemezsin mutlu olmayı ya da gözyaşlarından davacı olamazsın bir avukat savunamaz hayallerini ya bir yargıç olamaz duyguların ve sen hep kendinle savaşırsın...

Bulutların beyazlığı kadar saf değildir kimse, bir parça siyahtır insanın yüreği ve bir parça kirlenmiştir düşünceleri.. kimse dört dörtlük değildir vardır bir eksikliği insanın mesela rüzgar dört dörtlük değildir bazen savururken seni bazen kılına bile dokunmaz sıcak teninin rüzgar bilmez nerde eseceğini bu yüzden hep eksiktir fırtınaları ya da biraz fazla...bir insanın ölümü en büyük dava olurken o insanın cesedi en büyük davacı olur ama ölen ölmüştür bir kere ve bunun adı da adalet olur.


NAGİHAN BAŞ