Arpa Boyu Yollar

Kütahya otogarında her zaman ki gibi rötar yapmış olan otobüsümü beklerken küçük bir alışveriş neticesinde çini dükkanında çalışan yaşlı bir amcayla karşılaştım. Bana sürekli beyim diye hitap ediyordu. Bakınız beyim diye başlayan uzun cümleleri vardı hayata ve yaşanmışlıklarına isyan edercesine. Yetmiş yaşına yaklaşmış olmasına rağmen el adamının dükkanını bekliyordu. Hala para kazanmak derdinden kurtulamamıştı belliki. Ama ben iç dünyamda olayı bu kadar dramatize etmemek için ihtiyarın çalışkan birisi olduğunu kabullendirmiştim kendime. Durumu iyi ya da kötü bu adam ölene dek çalışır nasıl olsa diye düşünmeye başlamıştım bile.
Manisalıymış ve yıllar evvel iş için gelmiş Kütahyaya. Bana da memleketimi sorduğun da yakınlık hisseder de daha bir içini döker diye planlayıp İzmir cevabını verdim kendisine. "Ooo....Manisa İzmir hemşehri sayılırız biz." diyip hemen ayaklandı ve bir yere gitti geldi. Ardından da bir eleman tepside çaylarla hemen bitiverdi dibimizde. Çayımızı yudumlarken başladı anlatmaya. Nerdeyse kırk sene öncesinden falan hemde. O zamanlar köy hizmetlerinde çalışıyormuş bir ara. Benim çalıştığım yeri de öğrenince muhabbetin koyuluğuna bir dem daha katıldı. Nasıl siyasetin devlet işlerine karıştırıldığını, yapılan ufak tefek yatırımların bile süslü açılışlarla defalarca o zamanın hükümetlerine peşkeş çekilmesini falan anlattı durdu bana. Sustu sonra aniden ta ki ben sessizliği bozuncaya kadar.
"Șimdi de aynı dönüyor be tekerlek amca." dedim ve kapadım çenemi. Gülümsemeye başladı nedense.
 Gene beyim ile başlayan bir cümleyle devam etti ardından da. Yaptıkları göletlerden, topografların nasıl çalıştıklarından, iş makinelerinden falan ne varsa teknik anlamda hatırlayabildiğince anlattı. Nerdeyse kırk sene öncesinden anlatıyordu ama sanki daha geçtiğimiz haftalardan bir günü tekrar ediyordu bana. Onlarca sene geçmesine rağmen aynı yerde saydığımızı anlamıştım bir kez daha. Perondaki otobüslerden bir tanesinin benimkisi olabileceği bahanesiyle kalkmayı planlarken benim ihtiyar da gene suskunluğa bürünmüştü. 
"Şimdi de aynı dönüyor be tekerlek amca." dedim gene. 
Tekrarlamıştım az önce kurduğum cümleyi. Denilecek fazla da bir şey yoktu zaten. Onlarca yıldır her açıdan kendini hiç geliştirmeyen ve sürekli tekrarlayan bir düzen için ben beş dakika içerisinde iki defa ayni cümleyi kurarak kendimi tekrarlamışım çok muydu yani? Az bile yapmıştım, küfürlerimi yolculuk boyu otobüse saklamıştım.