Tek No!

Öyle bir teknoloji aşığı ve tutkunu halinde yaşıyoruz ki birinde yeni bir teknolojik ürün gördüğümüzde “Neden bende de yok?” diye sorgular olduk. Çünkü kendimizi o aleti edinmeye mecbur hissediyoruz. İnsanlık teknolojiyi mecburiyet durumuna getirdi. Birimizin evinde televizyon olmadığını düşünün. Size verilen tepki “ AAA sizde televizyon yok mu? Ama neden?” olacaktır. Sanki mecburum ben o aleti edinmeye. Elektrikli süpürge olmadan ev süpürülmüyor çoğu yerlerde. Ve bu teknoloji harikası ürünlere sahip olmadığınızda fakir muamelesi yapılıyor. Ben ilk okuldayken sınıfımız yaklaşık 50 kişilikti. Ve sadece 1 arkadaşımızın evinde bilgisayar vardı. O zamanlar “ AAA sende bilgisayar mı var?” derdik. Çoğumuzda da olmadığı için bu utanılacak bir durum değildi. Ama sonraki yıllarda performans ödevi diye bir olay çıktı ve sürekli bilgisayara mahrum bırakıldık. Öğretmenlerimiz “Kim de bilgisayar var?” diye sorduklarında herkes parmak kaldırmıştı. Ve sadece 2 belki de 3 kişinin evinde bilgisayar yoktu. Bunlardan biride bendim. Bu sefer o saçma soru bana sorulmuştu. “ AAA sizde bilgisayar yok mu?” olmaması çok ayıp bir şeymiş gibi birde böyle sorarak utandırıyorlardı insanı.

Sanki bilgisayarla doğmuş gibi.

Okuyan her çocuğun evinde bilgisayar olmak zorunlu hale geldi artık. “ E çocuk ortaokula- liseye geçti. Bilgisayar almak lazım.” gibi saçma sapan bahaneler bulundu. Neymiş çıktı alınması gerekiyormuş, araştırma ödevi varmış… falan filan. Çıktı alıp öğretmene verince ödev yapmış mı olunuyor? Öğretmen zaten o bilgiye sahiptir. Yeniden öğrenmek istiyormuş ya da bilmiyormuş gibi “Çocuklar şu, şu konuyu araştırın.” demez. Öğrenmesini istediği kişi öğrencidir. E bizde çıktı alıp direk öğretmene verir isek bu eğitimin bize hiçbir faydası olmaz. Kaç kere öğretmenimiz “ Madem ki araştırdın çık tahtaya anlat o zaman.” dediğinden çocuğun tahtanın önünde kala kaldığına şahit oldum ya. Almış kağıdı. Çıkartmış bilgisayardan “Yaptım hocam.” diye öğretmene veriyor. Merak edip bakmamış bile ne yazdığına. Neyi araştırdığını bilmiyor. E bu ansiklopedinin o konu ile ilgili sayfasını yırtıp öğretmene vermekten farksız yani. Öyle yapana kadar bilgisayara ne hacet. Açarım ansiklopedimi, oturur yazarım hem okumuş anlamış olurum hem de bir emek vermiş olurum. Ödevin bir faydası dokunur.

Öğrenciye bilgisayar gerek kuralını anlamam yani. Neyine gerek? Alsın kitabını okusun otursun yazsın. Araştırmak istenilen her ne ise kitaplarda, ansiklopedilerde mevcut zaten. Bunu zorunlu hale getirmek cahilliktir bence. İnternetten, bilgisayardan önce yetişen nice insanlar vardı. Onlar eksik mi kaldılar yani? Ama durumu öyle bir hale getirdiler ki olmayınca fakir gözü ile bakılıyor. İnsan ister istemez “Ayıp ya. Hangi devirdeyiz, bizde alalım.” düşüncesine giriyor. Aslında buda öğrencinin işi kolaya götürmesinden kaynaklanıyor. Öğrenci düşüncesi ” Aman ya kim uğraşacak yazmakla, çizmekle. İnternetten araştırırım götürürüm. Hem zaten hoca bakmıyor ki yaa. Hem hangi devirdeyiz? Öyle ödev yapmak mı kaldı yaaa.” Mantık budur yani.

Durum sırf bilgisayardan ibaret değil. Telefon, tablet, notebook, navigasyon, çamaşır kurutma makinesi, ( Çok saçma ya. İnsan çamaşırını da sermeyecekse artık ne yapacak? Bütün gün oturmaktan, gezmekten insanlık artık saçma sapan hastalıklar çıkarıyor. İşlemeyen demir pas yapar tabii.) LCD televizyon, ( tüplü televizyona sahip olanlar LCD televizyona sahip olanların gözünde durumu müsait olmayan insanlardır.)

Böyle konuşuyorum ama benim de evimde teknolojik aletler yok değil. Mutlaka olacaktır da. Benim karşı olduğum bu durumun abartılması ve zorunlu hale getirilmesi. Olanların yanında olmayanların düşük bütçeli görülmesi. Bunların hiç birinin olmadığı dönemlerde insanlar ne yapıyorlardı? Herkes eşitti. ( sadece bu konudan bahsediyorum.) Hayati önem taşımadığı müddetçe, olmayınca işlerin aksamadığı müddetçe teknolojiyi bu kadar da abartmak görgüsüzlüktür. Fazla görmüşlüğün görgüsüzlüğünü de daha sonraki bölümlerde anlatırım. Ama belki. :)