Sağ Kolum, Sol Yanım


Image title

Şuan da saatim gecenin 23:50’sini gösteriyor. Tam 10 dakika sonra bir günüm daha öyle yada böyle tamamlanmış olacak. Eşim uyuyor ve beni de uyku tutmadığı için yazıma devam etmek istedim. Eskiden bu saatlerde uyanık kalmaya dayanamaz, uykusuzluktan baygınlık geçirecek gibi olurdum. Sağ olsun o zaman sevgilim olan şimdi ki eşim, ilk mesajlaşmaya başladığımız zaman beni hiç uyutmaz, sabah 07:00’ lara, 08:00’ lara kadar mesaj atardı. Ben uyumaya kalkışınca da “Sen beni sevmiyorsun“ dan başlar, ikna olana kadar da huzur vermezdi. Şimdi o günlerin üzerinden 2 sene geçti. İzinli olduğu zamanlarda yine sabah 05:00 e, 06:00 ya kadar oturup, oyun oynayıp öyle yatıyoruz. Alıştım artık, erken uyuyamıyorum. Şimdi de sabah 06:00 da işe gideceği için uyuyor. Ben ise tek başıma gecenin bir köründe uyumaya çalışıyorum ya da evin içinde uykum gelene kadar dolaşıyorum. Bende bu sefer boş geçmesin bari kitabımı yazayım dedim. Eşim çok inançlıdır bana karşı. En büyük destekçim diyebilirim. Nerede ise benden çok istiyor yazmamı. Öyle bir ateşliyor ki beni yazmam için anlatamam. Hazır uyuyor benim içinde yazmak için bir fırsattır.

Gecenin verimine gündüzünkinden daha çok inanırım. Sessiz, sakin kafa ile insana daha çok ilham geliyor. Gerçeği ne yazarsam yazayım sanki kitap hiç ilerlemiyormuş gibi geliyor ama bunu sorun etmemeye çalışıyorum. Sanırım kitabı okuyan kişiye yöneltilecek olan “Nasıl bir kitaptı? Neyi anlatıyor? “ sorusuna kişinin vereceği cevap “ Yazar kitabı yazarken neler hissettiğini ve ne kadar zorlandığından bahsetmiş.” Yanıtını verecek. Çünkü eminim bu göze çarpacaktır. En çok merak ettiğim ise nasıl eleştiriler ile karşılaşacağım. Şuan çok heyecanlıyım. Bir çok konuyu fazlası ile eleştirdim. Bakalım ben neler ile karşı karşıya geleceğim, ne tür sorular sorulacak!

Her ne ise! Aklıma gelmişken anlatayım. – ki bu da gecenin ilhamından olsa gerek – Film izlemek gerçekten çok verimli bir faaliyet. İnsanın aklına yeni fikirler ve görüşler getiriyor. Geçen gün eşim bir film getirdi. Karı – koca beraber izledik. Harika bir konusu vardı. Filmi anlatmayacağım. Sadece bir karesinde yakaladığım, bahsedilen konu hakkında görüş bildirmek istiyorum. Ve soru; sizce sosyalist olan biri namaz kılamaz mı? ,

Filmde sosyalist olmayan ama lakabı sosyalist olan ve sadece eşit pay ve haktan yana olan bir karakter mevcuttu. Cumaları namaza giden ama sosyalist lakaplı biri. Yarı seyyar bir şekilde dava dilekçeleri yazan sosyalist lakaplı kişi, zabıta ile zıt gider ve camide abdest alırken karşılaşırlar. Zabıta sosyaliste “ Hem sosyalistsin hem namaz mı kılacaksın? “ diye güya kendince taş atar. İşte benim konu almak istediğim yerde burası. Haktan ve eşitlikten yana olan biri neden namaz kılamasın? Namaz kılınca sağcı mı olunuyor? Bu sol kavramını insanlar ne hale getirdiler böyle! Siyasi bir anlatım değil benimki. Sadece fikrimi sunuyorum. Solcu insanın içinde hak var ise Allah’ ın da haktan olduğunu bilir zaten. Solcu insan dinsizdir denilebilir mi? Aksine dinin getirdiği eşitlik, hak, insana insan muamelesi yapma, insanca çalışma, kimsenin kimseden üstün olmadığını savunmayı amaçlar. Bunları savunan bir insan inançlı bir insandır zaten. Hak arayan birinin bunu Allah da bulmaması kadar saçma bir şey olabilir mi? Bu inkar etmeye girer. En azından bu ülkenin solu da böyle bir sol.

Bence din sağcı değil solcudur. Çünkü hakkı öğretir. Eşitlik isteyen bir insan için, sırf kapitalizme ya da hiyerarşiye baş kaldırdığı için, “dinsizsin, solcusun, asisin…” denilebilir mi? Ne kadar güzel bir şeydir ki o dinsizsin denilen kişi Allah’ın ona verdiği ama insanoğlunun ondan almak istediği hakkı için mücadele ediyor. Bu nasıl bir anlayış! İyi o zaman susalım, 12 saat aç çalıştırsınlar, başımıza vurup ekmeğimizi alsınlar. Ne o! Hani hak, hani Allah? Ben korkmuyorum ve söylüyorum solcuyum. Hem de hakka inanan bir solcuyum. Ve öyle bir inanıyorum ki Allah’ın hak edene hak ettiği gibi bir ceza vereceğine, dışlanan, asi görülen, dinsiz denilen solcunun, bu gün mahallede, kahvede susturulan, korkutulan solcunun Allah hakkını verecektir. Bu ülkede solcu özgür bir şekilde konuşamıyor, susturuluyor ise o sağcıların hak anlayışında bir sıkıntı var demektir. “ Allah-u E kber “ diyerek solcunun üzerine yürüyen, hakkını vermeyen, hatta konuşmasına bile müsaade etmeyen sağ mı olur? Hani senin Allah anlayışın?

Bir de bence sağcıyım denmez. Sağcı isen Allah’a sağcısındır. Madem ki sağ Allah’dan yana olmak ya da her ne ise o zaman Allah ile baş başa kaldığında bunu Allah’a göster. Başkalarının neden gözene sokuyorsun? İnancın ya da ibadetin sanadır. Bana hiçbir faydası yok. Göstere göstere, göze sokarak “Allah Allah’cıyım.” denmez ki. İşte sol bunu yapmadığı için dinsiz deniyor. Ne yaşanıyor ise içeride yaşanır, kimsenin gözüne sokmanın manası yok.

Zaten düşününce biraz şunu da anlamam aslında. Hak bir tane kavram iki. (sağ – sol) neden insanlar kendilerine göre bölücülük yapar? Bu da hakkı bölmek değil midir? Ama yine de hangi taraf düşüncelerimize daha yakın ise o tarafa yöneliriz.

Ne ise bu mevzuyu daha da uzatmayacağım. Polemik yaratmak istemem. Düşünüyorum acaba hadsizlik mi yapıyorum diye ama fikrini söylemek neden hadsizlik olsun? Madem ki hür bir ülkedeyiz o zaman bende düşüncelerimi hür bir şekilde söylerim. Gerçeği konuşanın elinden özgürlüğü kısa zamanda alınıyor ama ne ise.