Kısaca Aşk !

Bir gün sokakta yürürken bir anda bir yüze rastlarsın.Belki uzaktan bakarsın,belki de tam köşeyi dönerken çarpışırsın onunla.Özür dilemek için kaldırdığında başını görürsün sana koca bir derya gibi gelecek gözleri.Rengi farketmez,senin için önemli olan kendini orda görmektir.Şansın varsa ismini söyleme fırsatı bulursun.Hatta biraz daha şanslıysan onun ismini de öğrenirsin.Aslında er ya da geç öğreneceksin ya neyse...Daha ismini söylerken sesin titrer.Bana ne oluyor diye sorarsın ardı ardına.

Tanışma faslını geçtikten sonra herkes devam eder yoluna.Yeni birini tanımanın mutluluğu vardır içinde.Aslında iş bu kadar basit değildir.Basit olduğunu ilk anda anlayamazsın.Akşam olup gece uyumak üzere koyduğunda yastığa başını içinde bir kıpırtı vardır.Yine anlam veremezsin.Ta ki gözlerini kapadığında o gözleri tekrar hatırlayana kadar.İşte tam da o anda kalbin göğüs kafesine sığmaz,beynin uyku denen şeyi lugatından siler.Bu da aynı zamanda ayakta geçireceğin gecelerin bildirisidir.Kanının daha hızlı dolaştığını hissedersin damarlarında.Avazın çıktığı kadar bağırmak istersin.Artık teşhis koyma işlemi tamamdır.

Sabah olduğunda onu tekrar nasıl görebilirim diye düşünürsün ve yine görsen bile ne diyeceğini düşünmekten kendini alamazsın.En fazla birkaç gün içinde görürsün de zaten.Onun da senin de dilin tutulur.Çıt çıkmaz ilk dakikalarda.Ortada sadece,sonradan hatırladığınızda ikinizinde güleceği aptal bir gülümseme vardır.

Biraz daha zaman geçtiğinde bu görüşmenin üzerinden artık bir daha görebilir miyim kaygısı yoktur.O kaygı yoktur da bu sefer nasıl itiraf edeceğim endişesi kaplar içini.Söylemek yürek ister çünkü.Bir düşünsene karşısında kekeleyip kaldığını.Ya hiç başlamayacaksın söze ya da bir çırpıda söyleyeceksin gidecek.Bin türlü senaryo kurarsın kafanda ve en sonunda seçersin kendine en uygun itiraf etme şeklini.Hemen arayıp buluşma yerini tertip edersin.

Ve gün gelip çatar.İş başa düşmüştür,artık gelmiştir vakit. Bu içindeki duyguyu itiraf etme buluşması öncesinde aynanın karşısında sayısız prova yaparsın gözlerini kapatarak.Aynı zamanda da müthiş bir hazırlık vardır.Giyerceklerini ta bir gece önceden hazır edersin.Nihayet bütün hazırlıkları tamamlayıp düşersin yola.Mutlaka sen önce varmışsındır.Beklemeye başlarsın avuçların terler.Ara sıra tansiyonunu kontrol edersin.Beklenen kişi kapıda görünür sonra.Hemen ayağa kalkıp "hoşgeldin" dersin.Büyük ihtimalle sandalyesini çekmeyi unutursun.Ama heyecandan o da farketmez senin böyle nazik bir hareketi atladığını.Yine ilk dakikalarda ses çıkmaz.Sonra ikinizde aynı anda lafa başlamak için karşılıklı hitap edersiniz birbirinize.Her neyse sen artık içindekileri bir an önce söylemek istediğin için başlarsın söze "seni ilk gördüğüm andan itibaren" diye.Karşındaki de bilir aslında lafın devamını.Belli etmese de onunda kalbi son hızda çarpmaktadır senin her kelimende.Sonunda nihayet o malum iki kelime çıkar ağzından.Günlerdir söyleyemem diye sana eziyet çektiren cümleyi itiraf etmenin mutluluğu kaplar tüm bedenini.Ancak sadece bir-iki saniye sürer bu mutluluk ve rahatlık hali.Çünkü hemen ardından karşı tarafın tepkisini beklemeye başlarsın.Cevap vermesi için beklediğin saliselerin her birinde kalp krizi geçirme riskin bir kat daha artar.Ve işte beklenen,istenen düşüncesi bile seni dünyanın en mutlu insanı yapmaya yetecek cevap gelir.O an az önce bahsedildiği gibi dünyanın en mutlu insanısındır.Onun verdiği cevapla da kanıtlanmıştır bu durum.Gerisi mutluluk,rahatlık,neşe...

Bir başkasındır artık,sokaklarda yürürken bağırıp haykırmak istersin.Her an yanında olsun istersin.Bir an bile ayrı kalsan özlersin.Öpüp sarılmaya koklamaya doyamazsın.Boğazın gırtlağına dar gelir.Sürekli ismini söylemek istersin hem de hiç durmadan.O göründüğünde kapıda bütün sevgi sözcüklerini bir anda söylemek istersin.Sesi daima kulaklarındadır ve sana seslenişini hep hissedersin.Beraber mutlu hayaller kurarsınız.Birlikte yaşlanacağınızı hayal edersiniz en çok da.

Zamanı tam olarak bilinmez ama bir süre devam eder bu toz pembe hayat.Onu görmeden önceki hayatının ne kadar anlamsız olduğunu düşünürsün.Vaktinin boşu boşuna harcandığını ve bir başka açıdan bakmak gerekirse,aynı sıkıcı ve anlamsız geçen zamanın,her saniye onu sana göstermek için akıp gittiğini anlarsın.Bir teşekkür borçlusundur ama gözün görmez hiçbir şeyi.Çünkü "o" hayatındadır,bütün dertlerinin ilacı olan o,bütün sevinçlerinin kaynağı olan o,ve yine bir zaman sonra seni üzüntüye boğacak olan o...

Bu mutluluk durumu hep sürecek sanarsın.Ama zamanın hızla harcanıyordur ve sen farkında değilsindir.Yaşadığın bu güzel zamanlar yavaş yavaş sona erecektir.Yaşam sana bunun sinyallerini verir.Ama dedik ya farkına varmazsın.Tatlı bir rüyadasındır çünkü.O güzelim zamanlar yerini artık huysuzluklara,kaprislere yersiz ve sebepsiz tartışmalara bırakır.Onu tanıyamaz hale gelirsin.İnanılmaz bir gaflete düşersin.Evet zaman artık terse akmaya başlamıştır senin için.Aranız düzelir bür süre sonra.Bir akşam buluşur halledersiniz aranızdaki sorunları.Günler sonra o gece rahat ve birlikte uyursun onunla.Ve aynı günün sabahında çekmecenin üzerinde bir kağıt.Tek bir kelime.HOŞÇAKAL...İnanılır ve anlaşılır şey değil dersin kendi kendine..Şaka olduğunu düşünürsün ama değildir.Beyninden vurulmuşa dönersin,afallayıp kalırsın öylece.Belki dakikalarca,belki de saatlerce oturup kalırsın yatağın içinde.Biraz toparlandıktan sonra sigarandan bir duman alıp sorarsın kendine NEDEN? Bu sorunun asla cevabı olmayacağını anlamazsın ilk zamanlar.

Artık senin de pişme zamanın gelmiştir gönül meseleleri hususunda.Sana ondan kalan,nerde,ne durumda olursa olsun tanıyabileceğin kokusu ve acısını en mutlu anlarında bile olsa,aklına geldiğinde kalbinin ve bedeninin en derin yerinde hissedebileceğin, sırtına sapladığı kara saplı bıçağıdır.Sanki göğüs kafesinin içinde kalbin yerine kocaman bir boşluk var gibidir.Sabahları uyandığında bedeninin ön tarafı yok ve sadece sırtın varmış gibi hissedersin.

Bir süre geçtikten sonra yavaş yavaş toparlanmaya başlarsın.En zor olanı da yaralarını tek başına sarma mecburiyetinde olmandır.Zaman yine tersine dönmeye başlar.Tam toparlanayım derken yine darmadağın olursun.Seni bu toparlanma sürecinden alıkoymaya onun gülüşünün hayali bile yeter.Artık bu durumu kabullenmeye başlarsın.Bundan sonrasında gündüzler yerine,zamanında seni sonsuz düşünce ve sıkıntılara mahkum eden geceler vardır.Ama korkmana gerek yoktur.Çünkü senin en büyük arkadaşın soğuk ve bir o kadar da ürkütücü olan gecelerdir.Her geceden sabaha çıkarken elinde bir boş şişeyle yakalarsın kendini.En çok uğradığın yer sabahçı kahvehaneleridir.Nasıl uyuyup uyandığını bilemezsin.Güneş ne zaman doğdu,gün ne zaman battı bilemezsin.Ona benzetirsin bazı insanları ve yine sağlam bir tokat yersin bu benzetmeler yüzünden.Aylar,yıllar mevsimler geçmesine rağmen hala gdişine anlam veremezsin.Nasıl sana bunu yapabildiğini düşünür durursun.Beynin kafatasına sığmaz,aklını yitirir gibi olursun.Sadece içtiğin zaman bunları düşünmediğin için yine şişelere takılır gözün.Bile bile hata yaparsın,ateşe atlamaktan korkmazsın.Aptal cesaretiyle korkusuzluk arasındaki ince çizgiyi hiç farkedemezsin.Hayat böyle akıp gider bir zaman daha.Süresini kestiremezsin.Çok şey öğrenmişsindir farkında olmadan.Yalnızlığı,ihaneti,tek başına ve karşılık gelmeyeceğini bildiğin halde yine de sevmeyi,beklemeyi,acıyı...

Bu tek taraflı yaşamak artık sana zarar vermeye başlar.Kalbin ve beynin hiç olmadığı kadar yorgundur.İçinden sökp atmak istersin seni kemiren her şeyi.Ama sana bunun senin çabanla değil de kendi kendine olacağını anlarsın.Er yada geç birgün terkedecektir bu sevda seni.

Derin bir "oh" çekersin.Belki yeniden sevmek istersin.Bu sevinç öyle bilindiği gibi değildir.Çünkü çoktan olması gereken gecikmiş bir sevinçtir.Derken bir sabah uyandığında kalbinin tamamen boş olduğunun farkına varırsın.Artık sende sonradan hatırlayabilme ihtimalin olan anıları hariç tamamen kurtulmuşsundur bu sevginin esaretinden.Ama bu duruma yine sevinemezsin,sadece yine derin bir "oh" çekersin.Çünkü artık kalbin sevmeyi,yüzün ise gülmeyi unutmuştur.Hem öyle olmasa bile,onca acının kederin yaşanmışlıkların üstüne sevinmek sana adice gelir.Neden dersen bu kendinle dalga geçmek gibidir.Dalıp gidersin ve "vay bee" dersin "nereden nereye!"...Bir zamanlar bu sevgi sayesinde şen-şakrak olan kalbim,şimdi yine bu sevda yüzünden kaybetmiş ordular kadar sessiz-sakin ve yıkılmış,dalgasız deniz gibi hareketsiz ve yorgun.

Gülmeyi bile ayıp görürsün kendine.Baharlar,yazlar gelir geçer,sen farkına bile varmazsın.Kendini yıllardır hep aynı durumda,onun gidişini izlemek için camın önünde ağzında yarı sönmüş,ve en az senin kadar yorgun bir sigarayla beraber durmuş ve bekliyor sanırsın.Bu senin,bu yarım kalan aşktan hediye portrendir.

Zaman tedavi eder bu durumu sonra.Derken bir bahar sabahı kalkarsın pencerenin önünden.Dışarda yürümeye başlarsın.Güneşli güzel bir hava derken o da ne?Gözlerin birine takılır.Zar zor hatırlarsın belki de.Ama gördüğün gerçektir.Terkedilişin,onu ilk gördüğün yerde...Yığılır kalırsın köşeye.Kaldırım taşlarından destek alıp kalkarsın.Sana doğru döndüğünde,aman Allah'ım o gözler,o saçlar,o yüz...Hiç mi değişmemiş ulan bunca zaman?Köşeye gizlenip devam edersin izlemeye.Ve ellerine takılır gözlerin.Bir zamanlar senin tuttuğun ellerin yanında başka bir el.Yanında başka bir yüz.Sırtını dönüp gözlerini de arkada bırakıp giderken,yıllar öncekinden sonra,bir soru daha sorarsın kendine:

Benim bu yaşadıklarım neydi be?

Ve rüzgar kulaklarına fısıldayarak cevap verir sana:

AŞK, diye...