İsmail Naci Bey'in Sıradan Hayatı

İsmail Naci bey o sabah yine aynı şekilde uyanmıştı simitçilerin nerelerinden çıkardıkları belli omayan 'simiiiiiit' sesleriyle. Banyoya gitti yüzünü yıkadı ve aynada yaşlandığı her hattından belli olan yüzüne baktı. Uzun zamandır sakal tıraşı olmuyordu bugün berbere gitmesi gerektiğine karar verdi. Arkasından karısının sesini duydu:

-Günaydın beyim

-Günaydın hanım.

Çok klişe bir sözcüktü günaydın hele kış sabahlarında gün daha aymamışken. Kahvaltı hazır mı diye sordu karısı çayın kaynamasına az kaldı birazdan oturalım dedi.

-Memet'ten haber var mı soğuk muymuş oralar burası gibi?

-Var beyim dün gece sen uyuyunca aradı okuldan erken çıkıyomuş artık, oralar da burdan daha soğukmuş.

Memet tek çocuğuydu, tüm hayatını, çalışmasını ona adamış oda bunun karşılığını İstanbul'da iyi bir üniversite kazanarak vermişti. Bir Memet'i evlendirse yüzü arkada gitmeyecekti çocuğunun saadetini de görse. Sabah gazetesini açtı manşetteki şehit haberlerine terör örgütüne küfür ederek karşılık verdi kendince.

-İyice azıttılar, bizimkinin askerliği de yaklaştı Doğu'ya çıkmasa bari.

-Çıkmaz inşallah beyim.

Sabah sigarasını yine en sevdiği köşe yazarının yazısına denk getirmenin mutluluğuyla yaktı.

-Ayfer'in kızı evleniyomuş bu akşam düğüne gidelim mi?

-Olur hanım gideriz gideriz.

Ayfer alt komşusuydu kadınla pek konuşmamıştı ama kocasıyla anlaşamazdı hatta ilk taşındıklarında tadilat sırasında adamı uyandırdığı için kavga bile etmişti İsmail Naci beyle, ama adam vefadır az mı baktılar Memet'e diye gitmeyi kabul etmişti. Hem yarın bir gün Memet de evlencek kimimiz var şu hayatta gidelim gidelim diye kendini daha çok ikna etti ve masaya oturdu.

-Bu peynir güzelmiş hep bundan al beyim.

-Tamam hanım tamam.

Tabi karısı bilmiyordu o peyniri ayda yılda bir tutturduğu iddia kuponunu bozdurunca aldığını bir daha kim bilir ne zaman tuttururdu ve ne zaman alırdı.

İsmail Naci bey karayollarından emekliydi ve emeklilik hayatını kitap okuyarak aylaklık ederek ve iddia oynayarak geçiriyordu mutluydu kimse ona karışmıyordu. Az bir şey yedikten sonra kalktı masadan eline sağlık hanım dedi afiyet olsun deyip demediğine dikkat etmedi karısının. Ama hiç bir şey yemedin biraz daha ye acıkıyorsun sonra demesi karşısında:

'İşim var hanım işim erken çıkmam lazım' demişti.

Askerlik yıllarından kalma paltosunu giydi ve anahtarını alıp kapıdan çıktı. Hava soğuktu paltosu kalındı sorun yoktu. Bakkala selam verdi hal hatır sordu bir de orda çay içti bakkalın derdi çoktu kızı istemediği bir adamla görüşüyordu ve işi ilerletmişti istemeye gelmişler ama bakkal vermemişti.

-Yarın bir gün kaçarsa ne yapıcam ben İsmail? Senin Memet gibi temiz bir çocuk bulsak da eversek hep üniversiteye gidince buldu uzun saçlı küpeli bir çocuk adı da Timuçin'miş adında hayır yok eşeğin anarşist midir nedir geçen geceyi karakolda geçirdiler polis eylemde tutuklamış bunları hep bu çocuk alıştırdı kızımı. Kız çocuğunu okutmayacaksın İsmail.

-Haklısın bakkal haklısın.

İsmail bakkalın muhabbetinden sıkılmıştı bir yalan uydurup kalkmıştı.Ne zaman bir arkadaşıyla konuşsa ona dert yanıyordu onun mu hiç derdi yoktu insanlar mı anormaldi bilmiyordu ama böyle iyiydi yıllardır hayalini kurduğu emekliliğin huzurunu yaşıyordu ama canı sıkılmıyor da değildi en büyük heyecanı  her ayın on beşini beklediği su faturası yatırmak olmuştu.

Kahvede tanıdık birini göremeyince oturdu ve yıllar önce kahvehanin ismini müşteri çeksin farklı bir görünümü olsun diye huzurhane yapan Ali'ye bir çay da o söyledi. Okey oynayan ve sigara içen adamlara bakıyordu cebini yokladı paketi evde bırakmıştı artık sigrayı da bırakıyordu niye içsindi emeklilikle beraber ne dert kalmıştı ne de tasa hem parayı da muhafaza etmek lazımdı Memet yarın bir gün evlense kimden borç alabilecekti kimi vardı şu dünyada anası babası ölmüş hayırsız kardeşleri abilerine bayramlarda bile el öpmeye gelmezlerdi. Bu düşüncelerle kahveden çıktı ve iddia bayinin yolunu tuttu adını bilmediği takımların maçlarına rastgele tahminler yapıp formu doldurdu ve görevliye verdi kazanırsa üç yüz yirmi dört tl alacaktı ama kazanamıycaktı.

Eve geldi kapıyı tıklattı ses gelmedi anahtarını söverek çıkardı kemerinden ve açtı karısı yoktu belli ki Ayfer'e yardım etmeye inmişti. Koltuğa uzandı ve televizyonu açtı izledi ama dinlemedi kafasında başka şeyler vardı Memet'in okulunun bitmesine daha çok vardı ve onun bi an önce oğlunu evlendirmesi gerekiyordu bu dünyadaki macerasının sonlarına yaklaştığını hissediyordu çünkü göçüp gidicekti ve kimse bir daha onu hatırlamıycaktı bari babalık görevini yerine getirsindi.

Bu düşünceler içinde uyuyakaldı uyandığında yoğun bir müzik sesi geliyordu belli ki düğünü kaçırmıştı.