Huzurlu Yokoluş-1

Aylardır hatta belkide yıllardır mutlu yaşamanın ve bunun sonucunda mutlu ölmenin formülünü arıyordu. Henüz başarılı olduğu söylenemezdi. Ama mutlu ölümden kastı ölürken gülümseyerek gitmek değildi tabiki. Ölürken geriye dönüp bakmayacağı bir yaşam istiyordu sadece. Bazıları için bu paradır bazıları için her yeri gezip görmektir. Onun içinse kendine zaman ayırabildiği, benliğiyle yaşam arasında engel kalmadığı bir hayattı. İşte aylardır hatta belkide yıllardır yalnız yaşamasının, aylak aylak dolaşmasının sebebi bu idi.

Yine bir sabah bu düşüncelerle uyandığında denizin onu kendine çeken cazibesi, yatağından uyanır uyanmaz kalkmasına yardım etti.Yapacaklarını kafasında planladı önce yüzünü yıkayacak ve dişlerini fırçalayacak, ardından birkaç şey atıştırıp sahile inecekti.Bunları yapacak motivasyonu ve gücü bulabilmek için balkona çıktı ve sigara yaktı.Denizde kabaran dalgalara bakıyordu. Bugün daha bi' dalgalıydı sanki. Birkaç kişi vardı sahilde bozuk gözleri ile görebildiği kadarıyla. Sabah rüzgarları, göğün ipeksi sessizliğiyle bir sütün üzerine üflemek gibiydi. Varoluşunu sorgulamaya gelmeden sıra, sigarası bitti. İkinciyi yakmak için yeltendiğinde, paketin boş olduğunu gördü ve sigara almayı da yapılacaklar arasına ekledi. Duştan çıktı. Cebine az bir miktar para ve telefonu aldı, şortunu giydi sahile indi. Sahilde güzel kızlar vardı. Ona göz ucuyla bakanlar her zaman daha güzel gelirdi. Uzakta bir şezlong buldu ve oturdu. Şimdi yüzmesi için gerekli olan çevikliği hissetmeyi bekliyordu. Göz ucuyla yanındaki şezlonga baktı ve bir kadın kitap okuyordu. Kitaba baktı, çocukluktan gelen bir alışkanlıktı, her kitap okuyan kişi gördüğünde kitaba bakmak. İlk kez görüyordu ama yayınevinin kitap tarzını biliyordu ve bunu yanındaki kadınla özdeşleştirmeye çalıştı. Denize doğru harekete geçti, kum sıcaktı. Eski günleri anımsadı. Kız arkadaşıyla denize geldiğinde ayağı yanmasın diye kız arkadaşını kucağına alırdı ama ne zaman iç huzuru yakalamaya ve mutlu ölmeye karar verdiyse hayatındaki kişi sayısı ciddi manada azalmıştı.

 Arkadaşına hayat tarzını bu yönde değiştiriceğini söylediğinde garipsemişti ama anlayışla karşılamıştı. Sonuçta şunun şurasında ne kadar kalmıştı ölümlerine. İnsanın kendi kozasına çekilmeyi istemesi normaldi. Mülayim ölmekten korkmuyordu. Ona göre bir insanın ölümden korkması, yaşamdan korkmaktı ve yaşam korkmaya fırsat vermeyecek kadar kısaydı. Bunun için zengin olmakla da uğraşmıştı bir aralar. Bazıları gibi para hırsından dolayı değil, paranın zamanı beraberinde getireceğini de bildiği için...Ve aylar hatta belkide yıllar önce işi bırakmış, tüm mal varlığını alıp bu sahil kasabasına gelmişti. Ömrü varoluşunun anlamını sorgulamakla geçmişti. Bazen bunada fırsat bulamamıştı. Şimdi kendini yok oluşuna hazırlıyordu. Suya ayağını soktu, su soğuktu.