İki Heceli Yüreğin Pusulası

İlk kalem ve kağıtla tanıştığım an geldi aklıma... "Sevmek" konusunu ele almıştım ve hatta şöyle başlamıştım sözlerime; "Sevmek!, Sevmek!" diye ve demiştim ki; "Sevmek 6 harf, 2 heceden oluşan basit fakat birçok anlamı içinde barındıran koskocaman bir kelime." Daha fazlasını hatırlamıyorum bile... Şimdi tekrar "Sevmek" diyorum öylece... Hep  toslar dururum; "Sevmek Dokunabilmek midir?", "Dokunmadan da sevmek olur mu?" sorularına. Hızlıca cevaplamak istiyorum. Dokunarak sevmek ne müthiştir öyle! Yanıbaşında olur, nefesini nefesinde hissedersin. Kalp ritmini sağ kolunun altında küçücük bir yürekte hissedersin bazen de. Gözlerini gözlerinden ayırmaya dahi kıyamazsın. Bir bakış bin olur belki de. Tabi yüreğine dokunabilmesini bilene! Ya yüreğine dokunamadıysa? En yakınında olup da, en uzağını seçenlerden olduysa? Buna ne demeli acaba? Ki bazen de uzağında olup aynı gökyüzünü paylaştığına bile gülümseyenin olsa mesela. Yıldızlara anlatsa seni. Gökyüzüne, güneşe, aya çizse... Gülüşünü görmeden ezbere bilse. Her zaman yanı başında hissetse seni. Kulağı onca sesi duymazken sadece sesine odaklansa. Bilmediği kokunu bile içine çeke çeke yaşasa. "Gerçekten sevmek dokunabilmek midir?" diye soruyorum ki gerçekten sevmek yüreklerin birbirine dokunabildiğinden olsa gerek...