Sağanak Bir Aşk'tı Bizimkisi Yağmayan

Baharın,  en güzel renkleriydi gelişi... Menekşenin rengi, papatyanın kokusu, güneşin mutluluğuydu... Bir de bilinmeyen denizin o sonsuzluğu... Gözlerimi dikmiş sonsuzluğuna doğru kesmeye çalışırken dahi bir türlü odaklanamıyordum... Fakat geliyordu o keskin kokusu, gel de ciğerlerine kadar çekme hadi şunu! Genzimde hissettim, bilmediğim o kokusunu... Baharın uzaklardan getirdiğiydi o... Bilinmezliklerin kapımı çalışıydı... Belki de yeni bir başlangıçtı... Korkuyordu gözlerim, titriyordu yüreğim... Kocaman bir enkazın altından bir ışık gibi doğuvermişti halbuki... İnanırmısın yüreğim "kalbim onu çok sevmişti". Herşey -di ve -di diyerek bitivermişti... Hiç hesapta yoktu halbuki. Zamansızdı gelişi, zamansızdı gidişi... Aşkta zamansız değilmiydi ? Kor olmayı bekleyen bir ateş değil miydi ? Lakin her zaman şöyleydi Aşk; biri çok sever,  biri ötekinden daha az... Bodoslama dalar yüreğinin içine gel gör ki kısa bir zamanda yıllanmış şarap misali... Beklettikçe güzelleşir yüreğinde... Daha da büyür o anlatılmayan koskocaman şey,  geleceğini süsler hayalleriyle rüyaları da cabası... Bazen uyanmak istemeyişin olur en güzel rüyalarından... Bilinç aşkın olur... Ama herşey olmakla kalır... Umutlar,  bir gülün dalından koparılması gibi,  bir kaç güne solar gider... Herşey kısacık bir zaman diliminde gerçekleşir... Duygular ise bir defterin sayfalarını yitirebileği,  kalemin son noktasına kadardır... Kısacık denilen şeyler ne kadar da uzundur halbuki... Ve ne kadar derin...