İnsan istiyor

    İnsan dinlenmek istiyor; gözünün içine baktığında yemyeşil çimenlere yatmışçasına dinlenmek... Yahut denizin en mavi noktasına baktığında daldığı andaki gibi dalmak istiyor gözünün en koyu tonuna. İnsan sevmek istiyor, sanki hiç ölmeyecekmişçesine ya da dünyanın sonu gelmişçesine. Dünyada bir tek o varmışçasına sevmek istiyor. İnsan bilmek istiyor; tüm kitapları okumuşçasına, yürüyen ansiklopedi olmuşçasına. Dokunduğunda aklından ne geçtiğini bilmek istercesine biliyor olmak istiyor. İnsan görmek istiyor her gördüğünü aklının bir köşesine kazırcasına dünyadaki kul yapısı tüm varlıkları görmek istiyor. İnsan kavuşmak istiyor; sarıldığında kaburgasını hissetmek, kemiğinin kemiğine değdiğinde rüyandan uyanmak değil hakikaten sarıldığında nefessiz kaldığına şahit olmayı istiyor. İnsan anlamak ve anlaşılmak istiyor dünyadaki en karmaşık cümleleri kursa da o anlasa yeter dercesine anlaşılmak istiyor. İnsan seyretmek istiyor; dereleri, dağları, taşları, dünyadaki tüm klip ve filmleri ek olarak dizileri de izlemek istiyor. İnsan dinlemek istiyor tüm şarkı, türküleri ayrıca şiirleri dinlemek istiyor. Ama bir tek onun sesinden dinlemek istiyor. İnsan duymak istiyor en güzel sesleri duymak istiyor bir de onun sesinden şiir duymak istiyor belki de en çok duymak istediği sesin o olmasını istiyor. İnsan yiyip yiyip kilo almamak, tüm tattığı şeyleri onunla tatmak istiyor. İnsan ek olarak çok parası olsun ama hiç bitmesin de istiyor.  

   İnsan en çok emek vermeden yemek istiyor. İnsan o kadar çok şey istiyor ki hepsi olmasa da hayırlısı o olsun da istiyor. İnsan öyle nankör ki nankörlük yapsa da nankörlük görmek istemiyor. Kötülük etse de kendisine yapılmasını da istemiyor. İnsan ne azla yetiniyor ne rahatlığın kıymetini biliyor. İnsan ömrünün yetmeyeceğini bile bile bunları istemeye devam ediyor. Sahi bu insan neden bu kadar çok şey istiyor?